12 Eylül 2008 Cuma

Yalin Ayaklar

30 Agustos gunu zafer bayrami sebebiyle yurda girisimizi yaptik. Yurdun okaasan ve otoosan yani anne ve baba dedigimiz sorumlulari var. Yurdun girisinde ayakkabilarimizi cikariyoruz. Hayatinda ilk defa gordugun insanlari yalinayak gormek komik oluyor.


Odam cok guzel, icinde bir de calisma odasi var. Dolabim da kocaman. Yatak da geleneksel Japon yatagi yani futon dedikleri yer yatagi. Ama cok rahat.




Mutfak,banyo ve tuvaletler ortak. Ama heryer tertemiz. Otomatik yikama kurutma yapan klozetlerden degil klozetlerimiz. Evet bu konuda uzgunum. Bilgisayar odamiz, lounge denilen bir oturma odamiz, camasirhanemiz, bahcemiz ve terasimiz var. Yukarda mutfak ve lounge.


Oda arkadasimin Amerikan olmasini beklerken bir de baktim Japon. Cok sevindim. 1 yilimi gevrek gevrek konusmalarla gecirmek istemiyormusum o kadar sevinince farkettim. Adi Sayumi. Nerdeyse hic Ingilizce bilmiyor bu beni daha da mest etti zira hep Japonca konusmak zorundayim. Ben boyle sevinirken Sayumi'nin Avustralya'dan gelen bir exchange ile tanismasi butun hayallerimi alt ust etti. Seneye Avustralya'ya exchange olarak gitmek istedigi ve Ingilizce pratik yapmak istedigi icin hep onunla takiliyor sinir oluyorum. Satti beni direk. Neyse bu ayrica konusulacak bir mevzu.


Yurt kampusun icinde degil ama kampuse cok yakin bir mahallede. Yani bir Japon mahallesinde yasiyorum. Komsu teyzeler, kopek gezdiren Japonlar, cop cikaran amcalar falan var etrafta. Cop demisken cop konusunu saplanti haline getirmis bu Japonlar. Copler efendim pet siseler, metal kutular, camlar, plastikler,piller ve digerleri olarak 6'ya ayriliyor. Oyle gorundugu gibi kolay degil bu cop atma isi. Misal yag sisesi aslinda pet sise gorumunde ama pet siseler copune degil plastige atiliyor. Sonra su sisesinin kapagini cikarip, etiketini sokup bunlari plastige atip, kendini pet kismina atiyoruz. Yogurt kabi gibi icinde birseyler kalabilecek copleri de durulayip oyle atiyoruz. Nereye atacagimizi bilemedigimiz seyleri de anneye soruyoruz. Gerek okulda gerek yurtta surekli cop atma oryantasyonlari yapiliyor.


Yurda yerlestikten sonra bir baktik Japon ogrencilerin duzenledigi sehrin cancanli yerine oryantasyon turu var tabi kacar mi hemen katildik. Trene nasil binilir inilir, supermarketi, 100 yen shopu yani 1 milyoncuyu falan gosterdiler. En son tabiki korktugum basima geldi ve yemege gittik. Japonlar ve diger exchangeler yukarda resmi gorulen icindekilern suda yuzdugun sukinabe isimli yemegi yerken ben tavuklu salata ve patates kizartmasi yedim. Burda hicbir yerde catal vermiyorlar. Cubuklarla savasmak zorunda kaliyorsunuz. Evet doymadim, doyamadim.


Yurda girisimizin ertesi gunu Osaka merkeze gitmeye calistik. Osaka okulumun bulundugu sehir olup Japonya'nin Tokyo'dan sonra ikinci buyuk sehri. Sicakkanli, hafif deli insanlari ve kendine ozgu Kansai-ben adi verilen sivesi sebebiyle bu bolge Japonlar arasinda genelde espri konusu oluyor. Turkiye'nin Adana'si gibi bir yer sanirim. Neyse trende Pinar'la endiseli gozlerle acaba dogru trende miyiz bakislariyla etrafi suzerken gecen yildan beri burda ogrenci olan 3 Avustralyali'yla tanistik. Ayni yere gidiyormusuz takildik peslerine. Cok kafa insanlar bir an kendimi Istanbul'da bizim grupla cikmisiz gibi bile hissettim. Yok hadi tamam yerinizi tutamaz ama yine de cok muhabbet insanlar, gulmekten olduk. Zaten biri gecen yil burda olan Arda'nin da en yakin arkadasiymis. Beraber Japonlarla dalga gectik falan. Bir ara Avustralyali'larin espri anlayisinin diger milletlerden farkli oldugunu bize garip gelebilecegini soylediler yooo dedik biz de boyle igrenciz siz devam edin. Biz tabi kisitli Ingilizcemiz sebebiyle muhabbete katilmak yerine gulmekle yetindik genelde. Tanidigim 3 Avustralyaliyla su genellemeyi yapiyorum: bize cok benziyorlar takilinabilir.
Neyse gezip eglendik otantik bir cafede kahve ictik sonra da goruntusu pastaya benzeyen ama aslinda etli metli bir yemek olan okonomiyaki yedik beraber. Evet tahmin ettiginiz uzere yiyemedim fazla ve yine doymadim doyamadim.







Hiç yorum yok: