24 Aralık 2008 Çarşamba

Saemi giderken...

Donem bitti nihayet. Yarin yurtta kalabilecegimiz son gun. 1 haftadir hergun giden birileri oldugu icin son gune pek kimse kalmadi. Ne okulda ne yurtta kimsecikler yok. Buralari boyle sessiz gormek, herkesle vedalasmak, ozellikle cok sevip bir daha ne zaman gorusecegimizi bilmedigim insanlarla vedalasmak gercekten cok zor. Ikinci donem de burda olcak olsam da yine de bir seylerin bittigini gormek uzuyor insani. Hem Japonya maceramin yarisini tamamladim, hem de burdaki en kafa dengim, en yakin arkadasim Saemi Kore'ye donuyor.















Yan odamda olmasina ragmen hergun gorusemesek de, ayni dili konusmadigimiz icin uzun uzun muhabbet edemesek de; cat pat Japoncamla her daim dertlesebildigim, kultur ve dil farkina ragmen ayni seylere gulup eglenebildigim, engin Japonya ve Japonca bilgisiyle yardima her an hazir oldugunu bildigim, duygularini icinde yasayan bu insanlarin memleketinde samimi, ici disi ayni bir Saemi oldugunu, hem de hemen yan odamda oldugunu bilmek inanilmaz guzeldi. Koridorda, mutfakta, okulda karsilastigimda yuzumu gulduren nadir insanlardandi. Beraber birseyler yaparken Turkiye'deki arkadaslarimlaymisim hissini veren belki de tek insandi. Dunyanin bir ucunda bambaska kulturden bir insanla bu kadar kafamin uyusacagini, bu insani bu kadar sevecegimi hayal bile edemezdim. Yarin vedalasiyorum Saemiyle. Sanirim bu 4 ayin en zor ani bu olacak.

13 Aralık 2008 Cumartesi

Yoshi'den Inciler

Son bir haftadir bu nalet is plani konusunda Turk cakalligimi kullaniyorum. Bu haftaya kadar yaptiklarim yeterli diye dusundum ki zaten en yuksek nota degil gecme notuna oynuyorum. Bir hafta boyunca, butun toplantilara gidip, cok konusup, cok is yapiyormus gibi gozukup aslinda hicbir sey yapmadim. Sonunda da dun itibariyle bitirdik plani. Haftaya da sunumu uzerinde calisacagiz. Persembe itibariyle nihayet bu donemi bitiriyorum. Arkadaslarim mezun oldu, is guc buldu, kimisi askere gitti, ben hala buralarda sunum, sinav filan diyorum...

Neyse, Japonlara donelim. Bu insanlar trenlerde inanilmaz yayik oturuyorlar. 4 kisinin oturabilecegi yere 2 kisi oturuyorlar. Ayakta bir suru insan oluyor, kimse de "biraz kayar misin kardesim biz de oturalim" demiyor. Tabi ki ben diyorum ve guzelce de oturuyorum. Ayrica guzide yurdum insaninin "arkaya ilerleyelim otobusun arkasi da ayni yere gidiyor" olayi burdaki trenler icin gecerli degil. Tren diyorum cunku burda otobusler cok az, her yere sehirici-sehirlerarasi trenlerle gidiliyor. Tren degistire degistire Japonya'nin bir ucundan digerine gitmek mumkun. Neyse, gecen uzak bir yere gidiyorum. Aynen soyle bir anons yapildi: " Trenin 1,2,3,4 nolu vagonlari havaalanina, 5,6,7,8 nolu vagonlari Wakayama'ya gitmektedir. Yanlis vagondaysaniz bir sonraki duraga kadar lutfen vagon degistirin." Burada vagonlar arasi gecis var ve hep merak etmistim vagonlar arasi gecise ne gerek var, bu insanlar niye dolanip duruyorlar bir vagondan digerine diye. Bu yuzdenmis. Demek ki burada sadece bindigin trene degil, bindigin vagona da dikkat etmek gerekiyormus.

Sonbahar ve ilkbahar Japonya'da cok onemli ve en sevilen mevsimler. Ilkbaharda "sakura" adi verilen kiraz agaclari cicek actigi, sonbaharda da yapraklar kirmizilastigi icin agaclardaki bu dogal degisimi izlemek muthis bir eglence onlar icin. Tum sonbahar boyunca Japon arkadaslarimin konustugu tek bir kelime vardi: "Kouyou". Kouyou, japonca yapraklarin sonbaharda renk degistirmesine verilen isim. Bunu icin kelime turetmisler yani. Tapinaklarda sonbaharin serefine isiklandirmalar filan yapildi. Inanilmaz olay yaratildi yani. 2 ay boyunca cevremdeki butun Japonlar kouyou izlemeye gidelim diyip durdular.
En son dayanamadim sordum birine izlemek derken be demek istiyorsunuz diye. Kyoto'nun guzel agaclikli yerlerine gidip agaclara bakicakmisiz. Olay buymus. E hadi bakalim neymis gorelim dedik ve Japonlar'in en sevdigi tapinak olan Kyoto'ya Kiyomizu Tapinagi'na gittik. Kiyomizu'ya daha onceden gitmistim ve evet gercekten de simdiye kadar gittigim tapinaklar arasinda en guzeli. Ama simdi sonbahar, kirmizi yapraklar ve isiklandirma var diye bir daha gittik. Hayatimda boyle kalabalik gormedim. Yuzlerce tur otobusu ve iclerinden Japonya'nin dort bir yanindan gelmis Japonlar akin akin dokuluyorlar. Bu kadar Japon'u ben daha once birarada gormemistim. Tapinagin ici de fotografta gordugunuz uzere geysa dolu. Evet gercekten de agaclar cok guzel, ki bizim Turkiye'deki agaclar niye boyle olmuyor merak etmedim de degil. Dinleri Shintoism sebebiyle doga inanilmaz onemli Japonlar icin. Asagidaki fotografta ozellikle arka plandaki kalabaliga dikkat lutfen.


Neyse tapinaga ozellikle hava kararmasina yarim saat kala girdik ki biz icerdeyken hava kararsin, isiklandirma baslasin onu da gorelim. Ama cakallik da bir yere kadarmis. Isiklandirma icin bastan bilet alip iceri girmek gerekiyormus. Icerdeki herkesi disari cikardilar, biz de cikmak zorunda kaldik. Neyse dedik geldik o kadar bir daha gireriz artik ne olacak. Oyle gireriz diyince de girilmiyormus. Tapinaktan bir ciktik, kapiya yigilmis binlerce Japon ve izdihami onleme amacli polis kilikli tapinak gorevlisi amcalar. Olay nedir dedik. Isiklandirma icin siraymis. SIRA. Su fotografta gordugunuz kalabalik aslinda siraymis. 50ser kisilik siralar olusturmuslar anladigim kadariyla. Ve siranin sonunu goremedik. Biraz yuruduk ama baktik gelmiyo sonu ki rahat 1 km vardi. Beklemeyi goze almistik ama siranin sonuna bile ulasamadigimiz icin vazgectik biz de. Bu kadar insan ne icin bekliyordu peki? Kirmizi yapraklar ve isiklandirma...Asagidaki fotograf da disardan cekilmis isiklandirma..


Kasim sonunda 3 gunluk tatili firsat bilerek Wakayama'ya Turkiye'den tanidigim Nao'nun evine gittik. Japonlar gercekten cok misafirperver, 3 gun boyunca elimizi sicak sudan soguk suya sokmadik. Annesi bize super yemekler hazirladi, mangal bile yapti.
Super diyorum, gercekten herseyi bayila bayila yedim. Japon yemeklerinden de sevdigim yemekler olabiliyormus demek ki. Bu mesela en sevdigim Japon yemegi "yakisoba". Lahana, sogan, havuc gibi sebzeleri et veya tavukla, noodle ve yakisoba sosuyla pisiriyorsunuz. Bu kadar da kolay. Yakisoba sosu aldim bile, Turkiye'de de yapacagim. Ayrica Japonlarin mangal anlayisi bizden biraz farkli. Lahana ve balkabagi filan vardi misal. Enterasan ama guzeldi.



Ikinci gun Nao araba kiraladi ve onun bir kac arkadasiyla yillar once Ertugrul Gemisi'nin battigi yer olan Kushimoto'ya gittik. Japonya'nin en buyuk adasi olan Honshuu'nun en guneyi oluyor ve inanilmaz guzeldi. Japonya'nin simdiye kadar gordugum en guzel yeriydi-ki cok yere gittim-. Denizi cok ozlemisim. Japonya ada ulkesi olmasina ragmen, denize karsi oturalim, sohbet edelim, yemek yiyelim kulturu yok. Sanirim sadece denizden balik tutar, yeriz kulturu var. Bu kadar deniz kiyisina gittim, gordugum restoran, kafe sayisi bir elin parmagini gecmez.


Burasi da Ertugrul Sehitligi. Sehitlige giderken yolda bir de kocaman bir nazar boncugu heykeli var. Komik olmus.

Donuste de dunya'da panda sayisinin en yuksek oldugu eglence parki-hayvanat bahcesi karisimi bir yere gittik.

Panda olmak varmis. Hepsinin birer kaydiragi var. Ya cimlere oturmus ot yiyorlar ya da uyuyorlardi. Kaydiraktan kayan panda gormedim ne yazik ki. O zaman niye kaydiraklari var.

Ayrica gelismis ulke iste her yerde kendini belli ediyor. Adamlar sadece Tokyo'ya odaklanmamis. Ulkenin heryerini gelistirmisler. Bizde boyle insanlarin akin akin panda gormeye geldigi bir hayvanat bahcesi olsa Erzurum'da mi olur? Hayir Istanbul'da olur. Ama burda Erzurum'da olabiliyor iste.

Ne kadar birikmis yazacaklarim. Burda evlerde kalorifer sistemi yok. Klimayla isiniyorlar. Ama klimayi da kar yagana kadar acmiyorlar sanirim. Hava cogunlukla gunesli olsa da kis olmasi sebebiyle cok soguk. Homestay yapan arkadaslarim surekli evlerin buz gibi oldugundan sikayet ediyorlar. Japonca hocamiz da heryerde satilan, bele, karina filan koyulan isitici bez tarzi seylerden bahsetti. Sogukta oturup bellerine sicak su torbasi filan koyuyorlar demek ki. Bu ne cimrilik. Neyseki yurtta kaliyorum ben.

Son olarak super Japon Yoshi'den bahsedecegim. Turkiye'de de zaten superdi, vatanina donunce performansi tavan yapti. Gecen hafta bu is planiyla ilgili bana ofis kirasi bulmasini istedim.
Verdigi cevap: "emlakciya gidip sorsan daha kolay bence"
Bu arada kendisi emlakcida calisiyor!

Neyse nazlanmayi birakip sagolsun buldu sonunda. Sonra buldugu ofisin gercek adresini istedim. Yazdigi mesaji aynen aktariyorum:
"ne kadar zahmetli ders aliyon. tamam aksam bakacam olur mu?"

Yine baska birgun attigi mesaj:
"Naber canim, ben isteyim satilik evin onunde oturup musteri bekliyorum, kimse gelmiyor, hava da soguk."
Ben de sasirdim cunku ben ve Didem yani gecen yilki ev arkadaslari "canim"li konusmadigimiz icin Yoshi de "canim"li konusmazdi. Hayirdir dedim Yoshi, canim filan ne is?
Cevabi soyle oldu: "artik kiz gibi konusacam"

Dun gelen mesaji da artik kendisine Super Japonluk'tan ote bir sifat bulmami gerektirdi:
"Ye'cuc Me'cuc ne demek? Eski argo olabilir"

Iyi ki tanimisim Yoshi seni...

6 Aralık 2008 Cumartesi

!! organikyemeksepeti.com !!

Cok uzun bir zamandir ara verdigimin farkindayim...Ama inanilmaz yogunum. Okulun son 2 haftasi ve projeler, sinavlar hersey birikti. Bir de nalet bir ders almisim ki ben hayatimda hic bir derse bu kadar calismadim. Oyle nalet bir ders ki tum yasam enerjimi aldi, bos oldugum zamanlarda da hicbirsey yapacak hevesim olmuyor. Bu ne sacmaliktir. Japonya'ya gezmeye gel Turkiye'dekinden cok calis.

Girisimcilik dersi almistim biliyorsunuz. Restoran acicam ya Japonya'da-artik asla- isi ogrenirim diye dusunmustum. Hoca 5er, 6sar kisilik gruplara ayirdi. Her bir grup baska bir is kuruyor. Is plani hazirlamamiz ve sunmamiz gerekiyor. Bu is plani dedigimiz olay isin tanimindan, organizasyon semasina, pazarlama planindan finansal raporlarina kadar gercek bir is plani. Bizim isimiz de organik yemek dagitimi. Organikyemeksepeti.com diyelim. Inanilmaz zor, inanilmaz ugrastirici. Sadece muz satsak bu kadar zor olmayacak. Bildiginiz Japon yemek tariflerinden, tuz, catal, bicak, pecete maliyetine, reklam maliyetlerinden vergi ve sigorta kanunlarina kadar herseyi bulmamiz gerekiyor. Ve bunlari JAPONYA icin yapiyoruz. Yani JAPONCA sitelerde arastirma yapmak zorunda kaliyoruz ve grupca olmek uzereyiz. Ha bir de en onemli kismini unuttum. Bunlari nasil yapacagimizi derste ogrenmiyoruz. Hoca derste sadece geyik yapip, kendi kurdugu isleri filan anlatiyor. NALET.

Is plani tamamlaninca gercekten hadi kuralim diyip ertesi gun isi kurabilecegiz. Buyrun siz kurun, ben almayayim daha fazla...

Ha bu arada restoran acmaktan da vazgectim.


Japonyayla ilgili yeni haberlerim tabi ki var. Ama su sunum bir bitsin.18 araliktan sonra gorusmek uzere.


Herkese iyi bayramlar!

4 Kasım 2008 Salı

Bir fotograf cekilebilir miyiiiiz?

Gecen hafta cadilar bayramini kutladik. Japonya'da boyle bir gelenek olmamasina ragmen Amerika'ya olan buyuk ozenti sebebiyle herkes cadilar bayrami telasindaydi ve her yer de turuncu-siyah cadilar bayrami suslemeleriyle doluydu. Amerikalilar da ne kadar ugrastilar olay yarattilar anlatamam. Ben de bir arkadasin verdigi kostumle cadi oldum. Evet cadilar bayraminda cadi olmak hic orjinal degil ama elimizde bu vardi napalim. Ozel olarak cadilar bayrami kostumu alacak degilim. Ayrica cadi kostumu super oturdu bana, ruhumda var sanirsam.

Japon erkeklerini bilmiyorum ama kizlariyla bir yerlere gidiyorsaniz yandiniz. Hic bir seye hakim degiller. Gelmeden bir Japon arkadasim soylemisti zaten Japon kizlari cok kararsiz olur diye. Ama bu kararsizlik degil artik. Ne yaptiklari, ne yapmak istedikleri, ne dusundukleri ya da dusunmedikleri kuskulu. Hic birsey beli olmuyor. Cildiriyorum yanlarinda, ciglik atasim filan geliyor. Soyle yapalim, bakin suraya soyle gidiliyormus diye dayanamayip hep ben yonlendiriyorum. Japon olan sizsiniz yollari, nerde ne yapildigini niye ben anlatiyorum size, niye? Bir tek ben degil burdaki butun Turk arkadaslarim da boyle dusunuyor, cildiriyoruz bu konuda lutfen biraz konuya hakim olun. Bir de heryere bir haritayla gitme telasi. Sadece Japon kizlari degil butun Japonlar heryere haritayla gidiyorlar. Hemen telefonlarini cikarip haritaya bakiyorlar, oyle devam ediyorlar yola. Hic bana gore degil, soruveriyorum birine ogreniyorum iste, ne gerek var harita filan.

Okulun yaninda Komatsu adinda kocaman bir fabrika var. Girisinde de hep bir adam bekliyor. Hayir guvenlik filan zaten var bu sadece durup gelen gecene selam veren bir adam. Japonya'da boyle gereksiz is yapan bir suru insan var. Istihdam mi yaratmaya calisiyorlar anlamiyorum. Neyse gecen gun tam bu fabrikanin onune geldim. Bu adam icerden kamyon kolay ciksin diye arabalari durdurmus kamyona gel gel diyor. Halbuki gel gel demese de kamyon yolun bos oldugunu gorup cikabilir. Neyse. Ben de bisikletimle durup kamyonun gecmesini bekledim dogal olarak. Bu sirada bu adam kamyon sebebiyle bekledigimi gordu ve o yuzune yerlesen kahrolma ifadesini gormeliydiniz. Geldi yanima binbir ozurler, egilmeler falan. Hayir ne var yani? Ozur diliyosun bir de ustune egilip bukuluyorsun. Ben uzuluyorum, sikma canini beklerim 30 saniye demek istedim diyemedim daha da mahcup olur diye. Gercekten uzuluyorum, bu kadar kendilerini paralamalarina gerek yok. Evet fotografin konumuzla bir ilgisi yok ama bebis cok tatli.

Gecen haftasonu okulun senlik haftasiydi. Bir geldim okula, her yer ogrencilerin yemek sattiklari onlarca cadirla dolmus. Bir suru de etkinlik, konser falan vardi. Japonya'nin ortalama okullarindan biri olan bu okulun Turkiye'nin en iyi okullarinda olan Bogazici'nden kat kat ustun oldugunu, ogrenciye kendini gelistirmesi icin bir cok firsatlar yarattigini yine gordum bu senlikler sebebiyle.
Neyse ortam tam bir pazar ortamiydi. Heryer insan kayniyor ve "gel gel sushiye geeeeel" ve ya " en ucuz ahtapot burda gel abla bizden al" diye bagiran ogrencilerle doluydu okul. Bir de cadilar bayrami sebebiyle tuhaf kiyafetlerle dolasan ogrenciler de eklenince bayagi enterasan oldu.

Senliklerin ikinci gunu uluslararasi festival gunuydu. Biz de Pinarla Turkiye masasinda durduk tum gun. Sadece ogrenciler degil okulun bulundugu semtin halki da gelince doldu doldu tasi masamiz, cok yorulduk. Cevre halki ve okulun Japon ve Japon olmayan ogrencileri tarafindan Turkiye hakkinda en cok bilinen ve sorulanlar sunlardi:

-Turk dondurmasi ( Maras dondurmasi demek istiyorlar)
-Ana diliniz Ingilizce mi? ( Niye Ingilizce olsun? )
-Turkler hep boyle guzel mi? Bir fotograf cekilebilir miyiz? (Gozlerimin buyuk olmasi sebebiyle cok prim yaptigimi soylemistim :))
-Avrupa Birligi'ne yillardir basvurup kabul edilmiyorsunuz...
-Baskentiniz Istanbul degil mi?
-Siz de cubukla mi yemek yiyorsunuz? ( Ne alaka? )
-Ilhan Mansiz

Goruntu olarak en cok ilgi ceken masalardan biri bizimkiydi. Zira cezvesiyle, patikleri ve yemenileriyle baska turlusu de beklenemezdi zaten. Ama ortam olarak en cok Guney Amerika ulkelerinin bulundugu kismi sevdim ben. Cok neseli, hafif gurultulu, sen sakrak insanlar. Bir de gunun sonunda hep beraber Salsa, Merenge filan yaptirdilar super oldu. Keske Turkiye'de Guney Amerika'da olsaydi diye dusunmedim degil bir an.

Gelelim Japonya ve Japonlar hakkinda bilinmeyenlere. Festivalde masamiza cekik gozlu olmayan bir kiz geldi. Babasinin anneannesi Turkmus. Yani babasi Japon-Turk karisik. Annesi Perulu. Kiz da Peru'da dogmus, 8 yasinda da yani 10 yil once Japonya'ya tasinmislar. Yaninda kardesi de vardi, oyle konusurken muhabbet ilerledi, festival bitiminde beraber yemege gittik. Cok hos sohbet, kafasi calisan ve cok dolu bir kiz. Geldigimden beri boyle bir Japonla karsilasmamistim. Anlattiklariyla Japonya'da 2 aydan sonra ilk defa kultur soku yasadim sanirim. Gelelim anlattiklarina.
Japonya'da hayat "%100 Japon" olmayanlar icin cok zormus. Vatandaslik almak nerdeyse imkansizmis. Vatandaslikla hemen hemen ayni ozelliklere sahip sinirsiz vize tarzi birsey varmis ama Japon pasaportuna sahip olmak cok zormus. Bir tartisma programinda bu konu gundeme gelmis. Bir tarafta Japonya'da dogmus buyumus, Japonya'yi vatan bilen ama cekik gozlu olmayanlar, diger tarafta Japon milletvekilleri. Milletvekilleri bu insanlarin vatandaslik almasina sacmasapan bahanelerle karsi cikmislar hep. Sonra halka anket yapilmis sizce vatandaslik verilmeli mi diye. Halkin %80i de verilmemesi icin oy kullanmis. Yabanci uyruklular doktor, avukat, polis veya ogretmen olarak da kesinlikle is bulamiyorlarmis. Ozel sirketlerde yonetim veya ekonomi alaninda is bulabilen azinliklarin da yukselmesi cok zormus. Zaten daha onceden de Turkiye'deki Japon sirketlerinde de Turkler'e ayri Japonlar'a ayri maas politikasi oldugunu ve Turkler'e cok farkli davranildigini duymustum.

Koreli veya Cinliyseniz hayat daha da zormus. Japonya Kore'yi isgal ettigi sirada Kore'den calistirma amacli bir suru insan getirilmis zorla. Ikinci Dunya Savasi'ndan sonra Kore'den cekilirken bu insanlara da artik gidebilirsiniz ozgursunuz denmis. Ama beraberlerinde tek kurus bile goturmemek sartiyla. Bu durumda Kore'de hicbirseyleri olmayan bu insanlar gidememisler, kalmak zorunda kalmislar ve ayrimciliga mazur kalmamak amaciyla vatandasliklari olmamasina ragmen pek cogu isimlerini degistirmis. Yine Cinli veya Koreliler 4 kusaktir Japonya'da dogup buyumus olsalar bile vatandaslik almalari imkansiza yakinmis.
Bunlari anlatan Sofia isimli arkadasim da babasi Japon olmasina ragmen Japon vatandasi degil. 20 yasina gelince vatandaslik almak icin basvurup son derece zor olan bir sinava girmesi gerekiyormus. Peru'dan Japonya'ya geldiklerinden yani 8 yasindan beri cok zor gunler yasamislar. Ilk geldikleri yil bir gun kardesiyle okuldan donerlerken mahallenin Japon cocuklari ulkenize geri donun pis yabancilar diye bunlari dovmusler bile. Ilkokul, ortaokul ve lise hayati boyunca cekik gozlu olmamasi dolayisiyla hep dislanmis ve dogru duzgun bir arkadasi olmamis. Kardesi de ayni sekilde. Ev ararken de cok zorlanmislar hep. Japoncalari dogal olarak Japon gibi oldugu icin telefonda emlakciyla konusurken bir sorun olmuyormus. Eve bakmaya gittiklerinde bunlarin cekik gozlu olmadigini gorunce evin satildigini soyleyen cok emlakci olmus. Kiz da gecen yildan beri azinliklarin haklarini iyilestirmeyi amaclayan bir dernegin toplantilarina gidiyormus. Normalde Japon vatandaslari icin zorunlu olan egitim azinliklar icin zorunlu degilmis. Bu dernek sayesinde bu sene azinliklara da zorunlu hale getirilmis bu yil. Kucuk birsey de olsa yine de cocuklarimiza daha iyi bir Japonya birakma adina bir adim diyor kendisi. Cok zorluk yasamis ama umutlu ve mucadeleyi de birakmamaya da kararli. Ben bunlari duyunca gercekten soka girdim. Kibar, sonsuz saygili Japonlarin iclerinde ne firtinalar kopuyormus megersem.

Tabi bir de bir Japon tarafindan dinlemek lazim bu konuyu ama bunlara cevap verebilecek Japon genci pek fazla olacagini zannetmiyorum cunku genelde boyle konularla ilgilenmiyorlar. Yoshikolar'a gidince belki de Yoshiko'nun ailesiyle konusabilirim ama hassas ve konusulmayacak bir konu da olabilir bilemiyorum, Japon kulturu sonucta anlamak imkansiz.
Fotograf yine anlamsiz. Bos kalmasin dedim. Gittigim baska bir Turk Restorani. Rakiplerimi yavas yavas taniyorum.



Bu da markette buldugum milka cikolatali gofret. Evet bildiginiz uzerinde "yeni cikolatali gofret" yaziyor. O kadar Japon cikolatasinin icinde gorunce bir anda carpti gozume. Sevindim, aldim.

16 Ekim 2008 Perşembe

Acikcasi, bir sure tartistik...

Uzun bir aradan sonra herkeslere merhaba. Once bilgisayarimin bozuk olmasi, sonra da Tokyo seyahatim ve daha sonrasinda sinav haftam sebebiyle boyle bir ara vermek durumunda kaldim. Bu arada neler oldu neler degil, bircogunu unuttum.

Yine de kertenkelesini dolastiran adami unutmam mumkun degil. Yolda yuruyorum, bir baktim kertenkele. Sonra bir de ne goreyim. Tasmasi var. Adam kertenkelesini almis, kucucuk bir tasma takmis dolastiriyor. Soka girmis olmam sebebiyle fotograf cekemedim. Simdi fotograf yok diye inanmazsiniz da. Belli bir refah seviyesinden sonra insanlar artik ne yapacagini sasiriyor galiba.

Ayrica bu Japonlar'a acilen birinin burun silmenin ayip olmadigini anlatmasi lazim. Havalarin nispeten sogumasi sebebiyle etraf nezle olmus Japon dolu. Ve burda toplum icinde burun silmek ayip sayildigi ya da utandiklari icin burunlarini silmek yerine surekli cekiyorlar ve etraftakileri deli ediyorlar. Hayir bence sumugunu silmeyip cekmek suretiyle sumuklu dolasmak daha ayip. Bugun kutuphanede birine nerdeyse gidip pecete uzatiyordum da gururu kirilir harakiri yapar diye uzatmadim ama sinirden cildirdim.

Okulun sadece kuluplere ayirdigi koskocaman 4 katli bir kulup binasi var. Icinde boks ringinden cay seremonisi odalarina kadar hersey var. Bir de disarda 8-10 tane futbol sahasi, tenis kortu vs. var. Bogazici ne yapsak da kulupleri azaltsak, odalarini ellerinden alsak, faaliyetlerini engellesek diye dusunurken, burasi tam tersi. Burada universite hayatinin en onemli parcalarindan biri kulup hayati. Ben de eksik kalmayayim diye "ikebana" yani cicek duzenleme sanati kulubune gittim. Gitmez olaydim. Birincisi benim burda bitkilere alerjim var galiba kasinmaktan oldum. Ikincisi Japonlar zaten ahestelikleriyle beni deli ediyorlar, bir de sanat yaparken ki yavasliklarini dusunun. Dizlerimizin uzerine oturduk, onumuzde cicekler, yasli bir teyze olan ogretmeni dinledik. Surekli kafalar egilip selam veriliyor, saygi gosteriliyor falan. Benim sanat eserim de bu. Hic zor birsey degil. Suyun icinde veya sungerimsi birseyin ustunde cicekleri koyacak delikler var, oralara cicekleri koyuyorsunuz. Bu kadar.

Geldigimden beri en cok garipsedigim seylerden biri de trende gorevlilerin bir vagondan digerine gecerken yolculara egilerek selam vermeleri. Herkes uyuyor olsa, vagonda kimse olmasa da illa egilip selam veriyorlar. Uzuluyorum, zira kimse sallamiyor kendilerini.

Gelelim Tokyo'ya. 4 gunluk Tokyo seyahatimden aklimda kalanlar itis kakis binilen trenler, itisip kakisilsa da binilemeyen ve gorevli tarafindan disari cekilen insanlar, super Japon Tokyo Kulesi fatihi Yoshiko, inanilmaz tesaduf Patriksan ve Yigit'in 4 gun boyunca hic susmadan konusabilme becerisi.




Japonya'ya gelmeden once en cok merak ettigim sey gorevli tarafindan itilme suretiyle binilebilen trenlerdi . Cok sukur bunu da yasadim. Japonlari kibar, narin insanlar diye bilirdiniz degil mi? Trene binmek soz konusu oldugunda bu boyle degil. Boyle bir itis kakis ben Turkiye'de gormedim. Tren geldiginde vagonun onunde olusan sirada trene binmek icin harekete gecmenize gerek kalmiyor cunku kalabalik tarafindan zaten trene dogru surukleniyorsunuz. Biz de suruklenmis tam vagonun kapisina gelmistik ki disari dogru bir itis kakis basladi. Bildiginiz iceri itilen insanlar disari puskurdu. Gorevli geldi insanlari ayirdi, kapilar zorla kapandi ve biz de trene binemeyen insanlar olarak kalakaldik.

Siranin en onunde diger treni bekledik, tren geldi ve hayatimin en garip tesadufunu yasadim. Gelen trende o kalabalik icinde Patriksan tam karsimda durdu ve ikimiz de inanamayarak el salladik birbirimize. Bu Patrik isimli arkadas Japonca sinifindan iletisim kurdugum nadir Amerikalilardan biri . 3 gunluk tatili firsat bilerek o da Tokyo'ya gelmis ve tesadufe bak ki koskoca Tokyo'da ayni istasyonda, ayni vagonda ve o kalabalik icinde karsilasiyoruz. Dunya hakikaten kucuk.


Okuldaki uluslararasi festivalde Turkiye masasi acacagimiz icin 1 ay kadar once konsolosluga brosur, poster, kiyafet vs. istegimi belirten bir e-mail atmistim. Cevap gelmemisti. Telefonla aramistim. Acmamislardi. Bunun uzerine hazir Tokyo'ya gitmisken konsolosluga ugrayalim, bir hallerini soralim, nedir dertleri ogrenelim dedik. E-maili gormediklerini, telefonun da nasil olup acilmadigini bilmediklerini soylediler. Burda acil bir sey olup da konsolosluga ihtiyacim olsa yandim demek ki. Binbir yalan dolanla geleneksel kiyafetlerimizden vermediler. Halbusu Tokyo Gaidai Universitesi Turkce bolumune her yil veriyorlar, Yoshiko'dan biliyorum. Japonlara veriyorlar, bizi hic sallamadilar. Zaten en basta e-maillere cevap vermiyorlar diye deli olmustum, iyice sinirlendim, sikayet edesim geldi. Ama kimi kime sikayet ediyorsun. Bir kac brosur, tanitim filmi vs. aldik donduk. Bir daha insallah isim dusmez.


Tokyo'da Yoshiko, Nao, Mizuho, Lara ve tabi ki Yigit sagolsunlar bizi bayagi gezdirdiler. Okuyorlarsa kendilerine burdan da tesekkurlerimi iletmek istiyorum. Gezimizin nesesi her zamanki gibi Yoshiko'ydu. "Acikcasi, bir sure tartistik..." tarzi cumleleriyle bir yazarla beraber geziyormussunuz duygusu uyandiran artik Turklesmis bir Japon kendisi. Ama hala Japon cunku hala kendisini anlamakta gucluk cekiyorum. Daha once Tokyo kulesinde calismis olmasi sebebiyle calisanlar tarafindan taninmak istemeyip 4 gun boyunca Tokyo kulesine gitmemek icin binbir bahane yaratan kahraman Yoshiko, 4. gunun aksami nihayet kuleye gittigimizde bize 5 tane beles bilet ayarladi. Basta taninmamak icin gitmek istemiyorsun, sonra da gidince tanesi 20 ytlden 5 tane bileti belese ayarliyorsun. Kahramansin, super Japonsun da bu nasil bir celiskidir anlamadim.


Burasi Akihabara diye bilinen Tokyo'nun elektronik sehri. Burda birseyler dagitan kizlar niyeyse hizmetci kiyafeti tarzi kiyafetlerle dolasiyorlar. Fotograf cekmek istedik, yasaklandigini soylediler. Bunlar gizlice cekme cabalarimiz.








Tokyo'ya komsu olan Japonya'nin eski baskenti Kamakura'da tapinakta dugun gorduk. Bunlar gelinle, damat. Gelinin ilerlemesi gerekirken tum dugun alayini bekletip, samuray beyini kizdirip bize poz veriyor olmasi sizce de garip degil mi?


Tokyo da boyle bir Japon sehri iste. Herhangi bir buyuk bir sehirden tek farki barindirdigi milyonlarca Japon. Gorulmesi gereken de sehrin kendisi degil insanlari zaten. Japonlar ve Japonlar.










5 Ekim 2008 Pazar

Domatees Bibeer Patlicaaan

Japonca Oosakajin diye tabir edilen Osakalilara bayiliyorum. Bu guzide sehrimizin insanlari Japonya'da, kurallara uymamakla, kirmizi isikta gecmekle ve cevval, atakan, dusuncelerini pat diye soyleyen insanlariyla unlu. Tanidik geldi degil mi? Evet uyum saglamakta hic zorluk cekmiyorum. Kirmizi yanarken yol bossa atlayiveriyorum kimse yadirgamiyor. Sikiysa Tokyo'da yap bunu. Sonra bizim carsida pazarda her seye karisan teyzelerimizden var burda da. Gecen elmalara bakiyorum kirmizi mi alsam yesil mi diye, teyzenin biri hemen atladi, ben yesili cok seviyorum daha lezzetli degil mi diye. Bir de yollarda Iburamu Taturosesu'dan turkuler soyleyerek dolasan amcalar var. En bombasi da gecen gun yurdun onunden tomatooo, piimaaan, natsu natsu diye bagiran zerzevatci gecti. Evet bildiginiz Hisarustu'nun overlokcusu gibi bu da Osaka'nin zerzevatcisi. Yukarida Japonya'dan Oosakajin manzaralari. Ben de Oosakajinim bir yerde.

Adeta bir Japon miknatisi gibiyim. Yurdumuzun babasi sertligi ve kimseyle konusmamasiyla unlu. Ama biz niyeyse cok iyi anlasiyoruz. Surekli mutfakta karsilasiyoruz ve konusuyoruz. Hep mutfakta karsilasmamiz dolayisiyla bana yemek yemeyi cok sevdigin belli uzamissin kavak gibi dedi. Evet o da Oosakajin. Gecende de Turkiye'ye komsu ulkelerin cok olmasi sebebiyle ne kadar zor durumda oldugumuzu soyleyip surekli kavga edip etmedigimizi sordu. Japonya ada ulkesi olmasina ragmen bizim bir suru sorunumuz oluyor diye de ekledi.Eee atalari samuray.

Bu Japonlarda beni benden alan bir durum da yardim edemeyince kahrolmalari. Gecen gun bilgisayarim coktu. Okula goturdum. Dedim acamiyorum bilgisayarim bozuldu. Dediler kapagini mi kaldiramiyorsun. Coktugunu anlatmaya calistim. Bu sefer de pili mi bitti dediler. Ne pili ne kapagi deli etmeyin adami Japon musunuz diye cemkirmek istedim, Japonca'da cemkirme sozcukleri olmadigi icin yapamadim. Neyse gosterme yontemiyle derdimi anlatabildim sonunda. Leblebi dedigim halde anlamadiklari icin yuzlerce dilenen ozurden sonra bilgisayar bolumune gittik beraber. Cumartesi ogleden sonra olmasi sebebiyle erken cikmislar. Cumartesi olmasina ragmen gelmisler ama azicik erken ciktilar diye adam ozur dileye dileye mahvoldu, pazartesiye kadar bekleyebilir misiniz diyor utana sikila. Yerlere kadar egiliyor, utancindan gozume bakamiyor falan. Dedim sikma canini olur boyle seyler, beklerim ben pazartesiye kadar uzulme sen.

Gelelim haftanin en guzel olayina. Japon yemeklerini ne kadar cok! sevsem de kebapsiz daha fazla dayanamayacagimi anlayinca bayram kutlamasini bahane ederek dedim hadi Turk Restorani'na gidelim. Gitmek isteyen Japon arkadaslarimiz da oldugu icin 10 kisilik yer ayirttim once. Sonra kulaktan kulaga haber herkese ulasmis bir baktim 25 kisilik bir united colors of Kansai Gaidai grubu olmusuz(dansoz oldugunun duyulmasinin etkisi oldugunu zannediyorum). Neyse aradim bir daha restorani, dediler o kadar yerimiz yok. Herkese bir daha sorup daha ileri bir tarihe 25 kisilik yer ayirttim. Ama bu sefer de o tarihe kadar sayinin 40a cikmasindan korkuyorum. Ne dansoz meraklisi milletmis bunlar anlamadim.



Neyse biz yeri o kadar ayirttik bosa gitmesin, hem o kadar da bekleyemeyiz agzimizin suyu akti bir kere, gizlice Turkler olarak gidelim dedik. Ben, Pinar, Onur ve Zekeriya dedigimiz Onur'un Amerikan kankasi olarak gittik. Icerisi Japon kayniyordu. Efendim Japonya orasi ne var sasircak demeyin Turk Restorani'na bu kadar ilgi beklemiyordum. Neyse uzun bir aradan sonra herhangi bir restoranda garsonlarla Turkce konusmanin verdigi mutluluk inanilmazdi. Bir de Zac (Zekeriya) gider ayak ogrettigimiz "bujiler meme yapmis" kalibini garsona soylemeseydi iyiydi ama neyse. Yemeklerin tadi dogal olarak Turkiye'dekilerle degisiklik gostermekle birlikte hic de fena degildi. Ama onlar da Japonya'ya hemen uyum saglamislar, porsiyonlar pahali ve kucucuktu. Ayrica bir kebapcida masaya pide gelmez mi. Hayir efendim oyle hemen gelmez ama 300 yeni verirsen gelir. Neyse biz kebaplarimizi yerken Japon dansoz geldi. Kapi gicirtisina oynama becerisini gosteren yurdum insanlari biz gobek havasini duyunca tabi ki yerimizde duramadik ve dansozle beraber gobek attik. Normalde asla gobek atmayan-atamayan- Japonlar da bizden cesaret alip kalktilar, haydi Caponlar eller havaya yaptik beraber. Bu da gobek atan Caponlarin resmi. Flashtan utanip kacarlar diye flashsiz cektim o yuzden karanlik biraz.



Gelelim gunun yemegine kismina. Simdi size sorarim beyti mi sushi mi?















29 Eylül 2008 Pazartesi

Affet Bizi Yoshikooooosaaaan!!

Japonlarla arkadas olmak hani cok zordu? Su an hepsine zaman ayirmakta zorluk cekecek kadar Japonum var. Japonum var, hepsi benim. Ama soyle de bir durum var ki, ortamlarin Yoshikosuyum. Eden bulurmus...Sacma Japon deyimleri veya kufurleri ogretip soylettirip gulen, ahahaha seni diger arkadaslarimla da tanistirmaliyim diyip bir daha kopan, butun Turkler boyle bomba mi diyen Japonlara sahibim. Evet tam olarak Yoshikoyum. hersey iyi guzel, basa gelen cekilir diyip ses etmiyorum ama hakkimda ne konustuklarini tahmin edebiliyorum ya, en acisi o oluyor. Neyse en azindan seviliyorum. Biz Yoshikoyu cok sevmistik, sevmedik mi?..

Evet arkadas bulmak gayet kolay. Misal gecen gun okulun lounge denen salonumsu yerinde Koreli kankam Saemi'yi bekliyordum. Yanima 2 tane Japon kiz geldi oturdu, konusmaya basladik. Sonra telefon numaralarimizi alip verdik. 4-5 saat gecti eve geldim, telefonumda bir mesaj: "ben kukuku hatirladin mi? bugun loungeda konusmustuk."
Bu mesajdan sonra seni nasil unutabilirim ki sevgili kukuku?

Yurtta kalan exchange ogrencilerin Japon aile hayatini tanimasi amaciyla okulun "Home Visit Family" diye bir programi var. Her ogrenciye birer aile bulunuyor, ogrenciler bu aileleri arada bir ziyaret ediyorlar. Ben de kendi aileme dun gittim. Kapiya "Hello Begum" yazisi asmislar, bir suru ugrasmis hazirlik yapmislar. Sushiler, okonomiyakiler, tatlilar. Bir de pasta almislar kutlama yapmak icin, cok duygulandim. Cok tatli insanlar. Klasik Japonlar gibi her dedigine hee evet super de demiyorlar, samimi insanlar. Kac kere yanlis soyledigim kelimelere gulduler, duzelttiler falan. Hele anneanne bombaydi. Yemek yerken niye bu kadar yemek var onemli birsey mi var neyi kutluyoruz dedi. :) Samimi davranan, dogruyu soyleyen Japon bulmak zor, bu aile konusunda da cok sansliyim yani. Bir de yemek yeme kismi olmasa. Sushi yiyemedim mesela anladilar sevmedigimi. Neyse alisiyorum yine de. 2 tane de kizlari var. Biri bizim okulda, ablasi da benimle yasit. Cok kafa kizlar. Gozlerime bayildilar buyuk olmasi sebebiyle. Makyaj yapmak istediler buyrun yapin dedim. Donuste de gec oldu diye yurda kadar arabayla biraktilar.


Bu Japonlar her yerde uyuyor. Trende uyuyanlara zaten artik cok alistim. Trene bindikten 30 saniye sonra uyumus oluyorlar. Bu nasil uyuma azmidir anlamadim. Kutuphanede rahat rahat kitap oku diye puf puf koltuklar var. Gecen bir Japon boylu boyunca uzanmis horul horul uyuyor. Sanki adam evinde yataginda yatiyor, oyle rahat.


Dun de okulda study abroad fuari vardi. Ben de Bogazici temsilcisi olarak Turkiye masasinda ulkemizi tanittim. Aslinda amac okulu tanitmakti ama Japonlar Turkiye'ye degisim ogrencisi olarak degil seyahat amacli gelmek istediklerini soyleyince Turkiye'yi anlattim hep. Kutuphaneden Lonely Planet'in Turkiye kitaplarini bulmustum, onlardan resimler gosterdim, internetten tanitim videosu izlettim falan cok hoslarina gitti. Zaten hic bos kalmadi masa, cok yoruldum. En cok sorduklari soru "Turkiye soguk mu?" oldu. Hayir efendim kutuplarda yasamiyoruz biz dedim. "Turkiye guvenli mi?" de cok sorulan sorulardan biriydi. Tek basinayken ve geceleri guvenli degil dedim. Yalan mi?

Tanitim sonunda cok mutlu ayrildilar masadan, Turkiye hakkinda cok olumlu dusunduklerini mutlaka gitmek istediklerini soylediler. Tabi Japon bunlar, gercekten boyle mi dusunuyorlar, bilinmez.


Tanitim icin kutuphaneden aldigim Turkiye kitabinin bazi bolumleri beni benden aldi. Misal Turkiye'de iceceginize dikkat edin, ilac atilmis olabilir yaziyor. Bir de altina Nuri Alco fotografi koymuslar. Yok o kadar da degil de olsa super olurmus. Ayrica Turkler ulkeleri hakkinda cok gururludurlar, Turkiye'yi nasil buldunuz diye sorarlarsa "cok guzel" diye cevap verin yaziyordu. Hem de "cok guzel'i Turkce yazmislar.

Bugunun ozlu sozu burundan kan gelmesi. Evet efendim bu Japonlar, bizim "agzinin suyunun akmasi" seklinde bildigimiz cok fazla begenme anlamina gelen deyimi, burnundan kan gelmesi seklinde kullaniyorlar. Bu Japonlari hicbir zaman anlayamayacagim.





24 Eylül 2008 Çarşamba

Her Gun Ekinoks Olsa...

Evet artik zafer isareti ( Japonlarin "piisu" yani peace dedikleri baris isareti) yapmadan fotograf cektiremiyorum. Mutluyum, huzurluyum, en cok da Japonum.














Bugun gece ile gunduzun esit olmasi sebebiyle tatildi. Ben de her Turk gibi hemen en uzun gece ve en uzun gunduzde de tatil yapiyorlar mi diye merak ettim, hayir efendim yapmiyorlarmis.


Biz de gece ile gunduzun esit olmasini kutlamak amaciyla Osaka Akvaryumu'na gittik. Dunyanin dort bir denizinden su canlilarini toplamislar. Fotograflarin biri kopek baliklari kismindan digeri de penguenler.





Her sey boyle guzel degil tabi bu akvaryumda. Bunlar da Japon Denizleri'nin derinliklerinde yasayan orumcek yengecler.










Bu da Turkce "tembel hayvan" olarak bilinen, aslinda suda yasamayip akvaryumda ne isi var diye merak ettigim son derece agir kanli bir hayvan. Suzule suzule, hareket etsem mi etmesem mi diye dusune dusune bir hal olan mulayim birsey.







Bu son ve en guzeli. Isikli deniz anasi turlerinden biri.


Osaka, liman sehri olmasina ragmen geldigimden beri denizi henuz gorememistim. Bugun nihayet gordum. Deniz kenarinda oturup ayaklarimizi denize sallandirmak istesek olmaz, korkuluk koymuslar. Ne anladim ben o denizden.





Dunyanin en buyuk donme dolabi oldugu iddia edilen donme dolaptan bir Osaka manzarasi.







Turk Havayollari reklamindaki Turkiye tanitimini gorup gurbet hasretiyle hemen yaninda fotograf cektiren 3 Turk.




Tavsan kiliginda okul servisi. Servisler genelde boyle hayvan kiliginda. Cocuklar okula gitsin diye neler yapiyorlar. Iclerinde de kafalarina ayni tavsanli sapkalardan takan ufacik cocuklar oluyor. Japonun cocuk halini dusunun, oyle ufak.






Burasi hergun okula gidip gelirken onunden gectigim tapinak. Soylentilere gore hayaletliymis. Oda arkadasima gore aksam ezanindan sonra buradan gecmemek gerekiyormus. Yine de tapinak hayaleti olduguna gore tanri olmasi muhtemelmis.

Gecelerin uzamaya basladigi bugun Japon saatli maarif takvimine gore koyulmasi makbul olan isim "Pooh-san"mis . Evet Japonlar Winnie the Pooh'a Pooh Bey manasina gelen "Pooh-san" diyorlar. Japon dedim, yine Japon dedim...

15 Eylül 2008 Pazartesi

Yaslilara Saygi Gunu Tatili

Bugun Yaslilara Saygi Gunu dolayisiyla tatildi. Ben de bu uzun haftasonunu Japonya'nin ilk baskenti olan Nara'da gecirdim. Yurttan Japon arkadasim Eriko bizi Nara'daki evine davet etti. Tabi hemen kabul ettik ve koyulduk yola. Nara bulundugumuz yere trenle 1-1.5 saat uzaklikta olan turistik bir sehir. Nara'ya oglen sicaginda vardigimiz icin sokak sokak dolasmak yerine klasik Japon genci eglencesi olan game centerlarin birine girip yine purikura yapip, oyun oynayip, oyuncak kapmaya calisip hicbir sey kapamadik.


Nara'da tapinaklar, geyikler, parklar birbirine cok yakin ve yuruyerek gidilebiliyor hepsine. Yolda da enterasan dukkanlar var. Mesela bu resimdeki "yomogomochi" isimli pirincten yapilip icinde mercimek mi fasulye mi ne olan leblebi tozu gibi birseye bulanmis yesil bir tatli. Japonya'da ilk defa bir yiyecege bayildim, cok lezzetli. Satilan yerde amcalar hayt huyt diye bagirarak yapilisini gosteriyorlardi, videoda izleyebilirsiniz.






Burasi da ayni gunun aksami duzenlenen festivalin oldugu yer. Festival bu golde olen bir kiz hakkindaki efsaneyle ilgili ama Japon arkadaslarim da tam olarak ne oldugunu bilmiyorlardi. Ejderhali, atesli matesli 2 kayikla golu boydan boya dolasip muzik falan caldilar. Cok kalabalikti.






Bunlar da festival alanindan goruntuler. Biri okonomiyakici, digeri Japonya'da Japon baligi tutmaca fotografi.







Burasi Nara Park'i. Nara'da geyikler milli miras kabul ediliyor ve Hindistan'in inekleri gibi her yerde salina salina dolasiyorlar. En cok bulunduklari yer ise bu park. Super guzellikteki parktan resimler.
Bu da cok tatli kuzucuk Japon cocugu. Yirim.









Bu da Toudaiji Tapinagi'na giden yol uzerindeki geyiklerden bir tanesi. Evet biraz korktum.








Yol uzerindeki "dikkat geyik cikabilir" uyari levhalari.














Toudaiji Tapinagi 710-794 yillari arasi Nara doneminde insa edilmis. Budist mimarisinin yapi taslarindan kabul edilip dunyanin en buyuk ahsap yapisi. Icindeki Buda da 20 metre yuksekliginde olup Japonya'nin en buyuk Budasi. Giriste yine once sol sonra sag olmak uzere eller yikaniyor.Ana binaya gelmeden sag ve sol yanlarda iki tane korkunc heykel var. Icerde de buda heykelinden baska cesit cesit korkunc heykeller var. Bunlar kotu ruhlari korkutmak icin sanirsam.




Bir de icinden coluk cocugun gectigi bu delik var. Buda heykelinin burun deligi genisligindeymis. Icinden gecersen 1 yil boyunca mutlu oluyormussun.





Tapinaktan cikinca yine okonomiyaki yemeye gittik. Karisimini yanimizda hazirladi garson, boylelikle mudahale edip balik pullari koydurmadim ve cok lezzetli oldu. Yesil tatlidan sonra ilk defa bir Japon yemegini bayila bayila yedim. Ya da alisiyorum mudur nedir?









Bu da restoranin klozeti. Yine yuksek teknoloji Japon klozeti. Dugmelerde resimler var. Ayrica yeni bir dugme kesfettim bu sefer. Sifon sesi cikariyor. Utanirsan cikardigin seslerden diye boyle bir cozum dusunmusler. Bizim okulda da var bu fonksiyon. Japon dedim.






Burasi da sushi restorani. Masalarin yanindan gecen yuruyen band uzerinden istediginiz yemegi kapip masaniza koyuyorsunuz. Bitince baska kapiyorsunuz. Bu boyle devam ediyor. Kapmak eglenceli. Pismis balikli sushi yedim. Idare eder. Cheese cake ve sweet potato diye adlandirilan tatli patates ise superdi.


Bu da arkadasim Eriko'nun ailesi. Cok misafirperverdiler. Japonlari seviyorum galiba.
Nara gezimizin sonuna gelirken kapanisi Osaka Namba'da cekildigimiz gereksiz ve bir o kadar sacma purikura resimleriyle yapmak istiyorum. Iyi seyirler...