12 Eylül 2008 Cuma

Kyoto Yollari Tastan

2 Eylul'de oryantasyon basladi ve 1 hafta surdu. Okul herseyi ayagimiza getirmis, banka hesabini bile okula gelen bankacilar araciligiyla actik. Derslerimi de 2 Japonca 1 marketing 1 de entrepreneurship olarak sectim. Kep atip mezuniyet balosuna katildiktan sonra hala derslere gidiyor olmak tam bir eziyet. Ustelik arkada oturayim uyuyayim da yok katilim ve grup calismasi istiyor bu hocalar. Neyse oryantasyon ve kaydin ardindan acilis konusmasi vardi. Bayragimizi salonda asili gordugumde cok duygulandim. 1 haftada bu kadar ozlenmez ki demeyin gurbet zormus.



Okulda toplam 435 tane exchange varmis. 255i Amerikali. 50ye yakini da Avustralya, Kanada, Ingiltere gibi ulkelerden geldigi icin herkes gevrek gevrek Ingilizce konusuyor. 2 yildir ogrendigim Japonca'yi yillardir ogrendigim Ingilizce'den daha rahat konustugumu farkettim. Bu da okulumuz. Buyuk bayagi guzel ama tabi manzarasi yok. Bogazici'nin yerini tutar mi?






Acilis konusmasinin ardindan acik bufe yemek vardi. Bayagi ozenmisler hersey vardi ama tabi hepsi Japon yemegi deniz bocugu. Sadece meyve ve dondurma yedim. 3 tane Japon kizla tanistim. Burda Turkiye diyince bir sevindirik oluyorlar. Cok gormek istediklerini soyluyorlar. Bu 3 kiz da oyle soyledi. Ama basimizi ortmemiz gerekiyor mu dediler. Hayir dedim su halinizle gelebilirsiniz ben de boyle geziyorum.


Ayrica okula gidip gelirken kullanmak icin 7000 yene 2. el bir bisiklet aldim kendime. Burda bisiklet trafigi cok yogun. Her yere bisikletle gidiyorlar, ozel bisiklet parklari var. Ama bisiklet motorsikletle ayni kurallara tabi, bisikletle verilen ehliyet misali kagidi hep tasimak gerekiyor.






Ertesi gun Pinar'la 7 aydir Japonya'da olan Tugrul'la bulusmaya Osaka'nin Taksim'i olan Shinsaibashi ve Nambaya gittik. Ilk gidisimiz oldugu icin kaybolduk. Cep telefonu da olmayinca bir turlu bulusamadik. Sonra istasyon gorevlisi bizi bir internet kafeye goturdu orda Tugrul'un cep telefonuna mail attik da oyle bulusabildik. Bu sirada internet kafeci teyze bize kasla goz arasinda bir form doldurttu uye yapti galiba bizi. Burda nereye gidersen git bir daha gel diye uye karti gibi birsey doldurtuyorlar. Bir dahaki gelislerin indirimli oluyor. Magaza-musteri iliskisine inanilmaz onem veriyorlar. Ayrica burda restoranlarin kafelerin onunde hep 3-4 sandalye oluyor. Genelde icerde yer olmuyor sirada oturarak beklesinler diye. Insanlar da gercekten oralarda oturup dakikalarca sakin sakin bekliyorlar.


Namba cok kalabalik bir yer. Bir suru magaza, game center ve pachinko dedikleri kumarhanelerden var. Oyle bakina bakina yururken bir baktim Turkish Ice Cream yaziyor, Doner yaziyor. Amanin annemi gormus gibi sevindim. Burda Turk Dondurmasi cok unlu. Biz de hemen birer dondurma aldik. Yalanci Maras dondurmasi nasil olsa Japonlar anlamiyor diye satiyorlar ama biz yemedik tabi hemen farkettik. Sermayem olunca Japonya'ya kumpirci acacagim dusuncesiyle piyasayi bir yoklayayim dedim. Isler supermis hakkaten. Bir de bize bir Turk lokantasi tarif ettiler, bayramda gitmeyi dusunuyoruz.


Bu Japonlarin moda anlayisini anlamakta gercekten zorluk cekiyorum. Kisacik etek veya sortla jartiyer giyip altina kislik cizme giyenler mi ararsin, kat kat dolabindaki herseyi ustune gecirmisler mi ararsin hepsi var. Zaten uyum sifir, tuhaf renklerde topuklu ayakkabilar giyip bir garip yuruyorlar. Neden boyle kat kat giyiniyorsunuz diye sordum bir Japon arkadasa karar veremeyip hepsini giyiyoruz dedi. Japon dedim.



Erkekleri zaten ayri bir dunya. Saclar bakimli, boyali, rofleli, kollarinda her renkten kiz cantalari, kafalarinda kiz tokalari, oje surenleri bile var. Ayrica burda gercekten kizlar teklif ediyormus. Resimde sagda bulunan sari turuncu sacli insan Japon erkegi.





Sonraki gun Japon ogrenciler biz exchangeleri Kyoto'ya goturdu. Japon ogrencilerle eslesmek icin sirada bekleyip bir yandan Pinar'la Turkce konusurken arkamizdaki bize benzeyen kiz nerelisiniz dedi. Bu sahneyi daha once de ayni yurtta kaldigimiz Onur isimli Turk olup Amerika'dan gelen cocukla yasamistik. Neyse bu sefer bu bize benzeyen esmer kiz Turk cikmadi Arap cikti. Misirliymis, adi Diana cunku babasi Isvecliymis. Kiz bizi ariyormus acilis konusmasindan beri. Turkiye'den gelen 2 kisiyi her yerde aradim sonunda buldum dedi..


Kyoto'da uzerinde kimono veya yukata denilen yazlik kimonoyla dolasan pek cok teyze gorduk. Turistik sebeplerle degil bildiginiz normal kiyafet olarak giyip geziyorlar sokaklarda.






Kyoto'da Japonlar bizi once bir yere yemek yemeye goturduler. Makarnanin kalini olan tavuklu Udon yemek istedimse de uzerine serptikleri balik pullari sebebiyetiyle yine yiyemedim yine yiyemedim. Evet bunu yiyebilirim super dedigim herseyin uzerine garip bir sos balik pulu vs. koyup butun istahimi kaciriyorlar.






Yemegi masanin ortasinda bulunan firinimsi seye dokuyorlar, herkes ordan yiyor. Ayrica evet hala cubuklarla yemeyi ogrenemedim.


Yemekten sonra Dunya Miras Listesinde bulunan Kiyomizu Tapinagi'na gittik. Tapinaga gidis yolunda pek cok rengarenk magaza var. bu magazalarin birinde beles dagitilan Japon lokumu gibi birsey yedim. Guzeldi. Inanamadim begendigime.






Ayrica giderken kocaman bir heykel gorduk uzaklarda. Bu ne diye sordum Japonlara. Hic biri bilmiyordu. O kadar kocaman heykelin ne oldugu nasil bilinmez!

















Yolda gercek bir geysa gorduk. Zavalli bir Japon'un cektigi fayton tarzi bir arabada beyiyle gidiyordu. Fotograf cekebilir miyiz diyince hemen poz verdiler.









Neyse efendim sonunda unlu Kiyomizu tapinagina vardik. Cok guzel hatta muhtesem bir yer. Ormanin icinde, sessiz , kusun bocegin ottugu manzarali bir tepeye yapilmis. Iceri girerken kapidaki ejderhali suyla eller yikaniyor.






Ayrica evet artik fotograf cekilirken zafer isareti yapiyorum. Japon olmak kolay degil.








Iste size Buda. Yaninda da ben. Arkamda gordugunuz yerde iceri girip cani calip ellerini birlestirip dua ediyorlar. Cani bir daha calinca dualari bitmis oluyor. Bir de bir kutu var disarda. Icinde uzerinde dilek yazan tahtalar var. Biri mesela cocuk istemis. Kutu dolunca bu dilekler nereye gidiyor sorum cevapsiz kaldi.






Burdan akan sudan cezvemsi seylere su doldurup iciyorsun. Sifali suymus. Zem zem suyu misali. Ictim ben de bu yil bir daha hasta olmam belki.














Kiyomizu Tapinagi'ndan sonra adini bilmedigim bir Shintoist Tapinagina gittik. Budist tapinaklarina "otera" , Shintoist tapinaklarina "cinca" diyorlar. Kocaman afis misali beyaz bezlerde bu sene sanssiz olan yaslar yaziliydi. 15-20 tane yas yaziliydi. 3 tanesini kirmiziyla yazmislar. Onlar en sanssizlarmis. Bu yaslarda olanlar tapinaga gelip dua ederlerse birsey olmazmis.




Bir mistik gezimizin daha sonuna gelirken buyuklerin ellerinden kucuklerinden de gozlerinden operek yurdumuza donduk.



Hiç yorum yok: