7 Mayıs 2009 Perşembe

Kiraz Cicegi Bayrami

Kiraz agaclarinin cicek acmasi Japonya'nin en onemli bayrami. Zaten milli cicekleri de Japonca "sakura" denilen kiraz cicegi. Resmen tapiyorlar kiraz cicegine. Surasi kiraz cicekleri acarken cennet gibi olur, buraya kiraz cicekleri acarken gitmek lazim, hic Japonya'da kiraz ciceklerinin acmasini izledin mi, kiraz ciceklerinin acmasina 1 ay kaldi, 3 hafta kaldi, amanin cok az kaldi, kiraz cicegi de kiraz cicegi nidalariyla geciyor butun yil.

Ciceklerin acma zamani ise martin son haftasi ile nisanin ikinci haftasi arasi. Daha martin basindan basliyor bir kiraz cicegi izleme heyecani.

Kiraz cicegi izleme olayinin da ozel bir ismi var "hanami". Kiraz cicekleri acmaya basladi mi herkes parklara bahceleri kosup, piknik yapiyor. Her zamanki gibi Japon bunlar ve abartiyorlar diye dusunuyordum ama gercekten guzel bi olaymis. Birincisi burda megersem agaclarin pek cogu kiraz agaciymis. Cicekleri acinca heryer bembeyaz kar yagmis gibi oldu, abarttiklari kadar varmis yani. Ikincisi parklar piknik yapan insan dolu. Iki hafta suresince butun ulkenin parklara piknik yapmaya kostugunu dusunun, oyle senlikliydi her yer.
Yani guzelmis bu hanami denen olay, Japon abartisi degilmis.

Ya da onceden sacma gelip simdi cok mantikli gelen Japonluklardan biri bu da. Maske takip gezmeleri de artik hic sacma gelmiyor. Kis yeni geldiginde bu Japonlar niye hastalikli gibi butun kis maskeli dolasiyorlar diyordum. Gecenlerde hasta oldum. Maske luzumlu birseymis dedim. Ya burda hava cok sert, soguk havayi solumak hastayken iyice rahatsiz ediyor, ya da malesef Japon gibi dusunuyorum artik.

Bu fotograflar da Japonlarin universite mezuniyet toreninden. Japonya'da mezuniyette kizlar mezuniyet kimonosu, erkekler de takim elbise giyiyorlar. Pek cok Koreli de vardi mezun olan. Onlar da kendi geleneksel kiyafetlerini giymislerdi. Geleneksel kiyafetlerine bu kadar sahip cikmalari guzel birsey, dugunlerde de hem kimono hem de normal gelinlik giyiyorlar. Kyoto tarihi bi sehir oldugu icin insanlarin kimono giymeleri destekleniyor. Kimono giymisseniz otobuslere indirimli binebiliyorsunuz.



Oyle boyle 8 ay bitti burda. 2 hafta sonra Japonya macerami tamamlayip donuyor olacagim. Dunyanin en garip insanlarinin memleketine bir daha ne zaman gelecegim bakalim. Ilk geldigimde en cok sasirdigim seylerden biri olan meyve ve sebzelerin tek tek satilmasini da 8 ay sonra yeni fotograflayabildim. Buyrun Japon marketinden manzaralar...

27 Nisan 2009 Pazartesi

4 Mevsim Japonya

Bugun, sol ustteki tarihten de anlasilacagi gibi 27 Nisan ve ben 1haftadir disari soyle cikiyorum: kislik montum, atkim, eldivenim ve beremle. Yani Turkiye'nin kislik kiyafeti. Uzun suredir, yaklasik ocak sonundan beri, bu ulkenin garip havasiyla ilgili birseyler yazip daha da gicik olmamak icin kendimi zor tutuyordum. Ama artik dayanamiyorum cunku bir kac gun sonra mayis gelecek ve ben bugun iliklerime kadar usuyerek eve geldim ,saatlerdir de hala isinamadim. Iliklerine kadar usumek deyimini de gercek anlamiyla burda yasamis oldum. Ama 15 gun onceye donersek 2 haftalik bir yaz yasamistik. Bahar degil yaz, cunku sicaktan bunaldigimizi ve bu ulkenin bahari da yokmus lanet diye konustugumuzu hatirliyorum. Hatta kisliklarimi kaldirip, yazliklarimi meydana cikarmistim ki, geri kis geldi. Gunlerdir yagmur yagiyor ve islanmamak elde degil cunku ruzgarsiz bir gun yok ulkede. Bir de bu insanlar ulkelerinde 4 mevsim yasaniyor diye cok gurur duyuyorlar. Baska ulkeler hakkinda ilk sorduklari sorulardan biri 4 mevsim yasanip yasanmadigi. Fakat 4 mevsim yasadiklarina nasil bu kadar inanmislar anlamak mumkun degil. Kislari inanilmaz sert geciyor, belki Erzurum gibi diyebiliriz. Yazi da ayni sekilde cekilmez sicak oluyor. Ara mevsim zaten yok, dedigim gibi su an nisan sonu ve Turkiye'nin kisi gibi. Erzurum'da olsaniz o sert kisi cektikten sonra en azindan serin rahat bir yaz gecirirsiniz. Adana'da yazlar cekilmez olur ama ilik, rahat bir kisla durumu kurtarirsiniz. Peki ya burasi? Ne kisi ne de yazi cekilir durumda. Bir de haziran yagmur mevsimiymis, nasil oluyor cok merak ediyorum ama ne yazik! ki burada olamayacagim. Normalde de haftanin yarisindan cogu yagmurlu geciyor. Oyle ciselemek falan da degil, bardaktan bosanircasina yagmur. Hazirani hayal bile etmek istemiyorum.

Neyse efendim, bu donem sert iklimden bikmis olup dayanma sinirimi nisan diye belirlemistim. Ama nisan da bitiyor olup hala gun yuzunu goremedigimiz icin dayanamayip bu pek de ic acici olmayan yaziyi yazmak zorunda kaldim. Yine de butun Japonya'yi zan altinda birakmak istemem , zira bunlar yasadigim yer olan Osaka gozlemlerim.

Gunesin yuzunu gosterdigi 3-5 gunde yaptigim gezilerle ilgili bir yaziyi da en kisa zamanda yazmaya calisacagim. Belki de son yazim olacak cunku 1 aydan az vaktim kaldi bu herseyi tuhaf memlekette.

16 Mart 2009 Pazartesi

Sumocuklar

Bugun Sumo macina gittik. Sehir sehir dolasan buyuk turnuva 15 gunlugune Osaka'ya gelmis, kosa kosa gittik tabi. Stadyumun tam olarak nerde oldugunu bilmiyorduk, kayboluruz diye korktuk ama orda burda dolasan, gozden kacirmanin mumkun olmadigi sumoculari takip edince hemencecik vardik. Bildiginiz stadyumdan cikmislar, uzerlerinde sabahliga benzer yukata, yani yazlik kimono, cok normalmis gibi dolasiyorlar, markete filan gidiyorlar. Dolastiklari mevki de Osaka'nin merkezi, insanlarin en kimil kimil oldugu yer. Bizim yagli gurescilerin yagli yagli Taksim'de gezindiklerini dusunun. Oyle komik.

Neyse efendim maca gelelim. Tek kelimeyle saka gibiydi, inanilmaz komikler. Biz oglen gittik, maclar aksam baslar diye dusunuyorduk. Ama bunlar Japon ve tabi ki de maclar sabahin korunde baslamis bile, aksam da bitiyormus. Biletlerimizi aldik, iceri girdik, basladik izlemeye. Her sumo maci yaklasik 2 dakika civari suruyor. Birbirlerini ringten disari atmaya veya dusurmeye calisiyorlar. Oyle cok heyecanli ve eglenceli bir olay degil. Bir kac saatte goreceginizi gormus oluyorsunuz ve sikiliyorsunuz. Ama gercekten komikler. Yaklasik 3 saat izledik ve ben her macta ayni hareketler de olsa gulmekten kendimi alamadim. Saka gibi bir spormus baska soz bulamadim. Kesinlikle gorulmeye deger. Cektigim videolardan birini en kisa zamanda yukleyecegim.

28 Şubat 2009 Cumartesi

Dolambacli konusalim, anlasilmasin...

2. donem baslayali 1 ay oldu bile. Bu donemki maceralarim Japonlardan ziyade diger ulkeden arkadaslarla senlenecek gibi gozukuyor. Zira nerdeyse hic Japon arkadasim kalmadi. Bir cogu mezun oldu gecen donem itibariyle. Mezuniyet torenleri de martta olacak, gidecegim insallah. Japonlar nasil mezun oluyormus bir gorelim. Mezun olsunlar da artik gezmeyi biraksinlar calismaya baslasinlar, gicik oluyorum cunku gezmelerine. 1 tanesi Ocakta Tayland'a gittigi halde gecen hafta tekrar gitti. Nedir derdi peki ayni yere gidiyor? Bu defa baska arkadasiyla gidiyormus. Ordan da Vietnam'a gececekmis. Ordan da hangi Asya ulkesine gecer bilemiyorum. Ama ben burda 2 adim otedeki Kore'ye gidemezken surekli seyahat halinde olmalarina cildiriyorum. Biri de once Kore'ye, sonra Avustralya'ya, ordan da Estonya'ya gitti. Yarin da Sili'ye gidecek. Yani cok geziyorlar derken oyle boyle degil gercekten abartmis duurmdalar gordugunuz gibi. Burda ogrencilerin part time calismlari Amerika gibi cok yaygin. Garsonluk, kasiyerlik gibi isleri hep ogrenciler yapiyor ve istediginiz an is bulabiliyorsunuz. 3 tane part time isi olan arkadaslarim var ve bu cok dogal birsey. Ben Turkiye'de bunun imkansiz oldugunu anlatinca bir tanesi e o zaman nasil geziyorsunuz dedi. Gezmiyoruz...

Japonlar icin subat ayinin en onemli olayi sevgililer gunu. Burda sevgililer gununde kizlar sevgililerine cikolata aliyor. Erkekler de 1 ay sonra olan 14 mart beyaz cikolata gununde sevgililerine beyaz cikolata ve beraberinde pahali hediyeler aliyorlar. 14 subat oncesi alisveris merkezlerinde her magazadaki, sadece cikolata magazalari degil, cikolatalari gormeniz lazimdi. Fotograf cekmemisim niyeyse. Bir civcivlenme, bir heyecan, bir karmasa. Butun kizlar cikolata derdinde. Bakalim beyaz cikolata gunu nasil olacak merak icerisindeyim.

Japonlar direk konusmayan insanlar. Eviniz yansa, komsunuz arayip "evinize bir baksaniz sorun olabilir mi acaba? Sizce de oyle degil mi?" tarzi sacmasapan seyler soyleyebilir. Burdan anlamaniz gereken ev yaniyor, evi su basmis, tsunami gelmis gibi seyler. Bayiliyorlar dolambacli konusmaya. Onlar icin dolambacli konusmak bir sanat olup ayni zamanda kibarlik ve saygi gostergesi. Derste dolambacli konusma ogreniyoruz mesela. Bir de dereceleri var. Ne kadar dolambacli olursa o kadar iyi diye dusunerek surekli yeni dolambac dereceleri cikariyorlar. Bunun bilincinde olsak da bir Japonla konusurken insan yine de bocaliyor. Gecen hafta seyahat sirketlerine gidip tur fiyatlari sorduk bahar tatili icin. Her yerde ayni sey geldi basimiza. Kore'ye turunuz var mi dedik, var dediler. Peki ne kadar diyoruz, cevap " ama biraz kalabalik" oluyor. Tamam kalabalik olsun sen ne kadar onu soyle diyoruz. Yine "ama biraz kalabalik" diyorlar. Sonradan anladik yer yok demeye calistiklarini. Ama kesinlikle yer yok demiyorlar. Olmaz ki boyle de sinir ediyorlar insani. Duzgunce malesef yerimiz kalmadi de. Niye ugrastiriyorsun bizi. Her zamanki omur torpusu Japonlar.


Hastalik sozkonusu oldugunda da baska bir konusma sekli var anladigim kadariyla. 3 kere doktora gittim. Ucunde de normal olmayan hastaliklar icin gittim. Misal birinde yemek yerken cenemin agrimasi sikayetiyle gittim. Bu tarz sacmasapan seyler icin gittim ve hepsinde de "bu Japonya'da cok populer bir hastalik" dedi doktorlar. Hepsinde mi ayni sey denir, ustelik doktorlar farkli olmasina ve grip gibi gercekten populer bir hastaligim olmamasina ragmen. Bence bu da hastalarla konusulurken baska birsey anlatmaya calisan bir dolambac. Hastalik demisken, Japonlarin cok buyuk bir kismi kisin maskeyle dolasiyor. Grip olup sumukleri gozukmesin ve ya mikrop kapmasinlar diye fotograftaki gibi maskeli pek cok Japonla karsilasiyorsunuz her yerde.

Simdi gelelim Japonsuz maceralarima. Bugun Finlandiyali arkadaslarimla buz patenine gittim. Paten demislerdi, ben de atlamistim tabi gelirim diye ama buz pateni cikti soz konusu Finlandiyalilar olunca. Finlandiya'da ilkokulda beden egitimi derslerinde buz pateni ogreniyorlarmis ve hepsinin kendilerine ozel buz pateni ayakkabilari varmis. Ben de hayatimda buzda kaymak soyle dursun, zaman zaman kardan sonra olusan buzda kaymamaya calisarak yuruyen bir insan olarak pek eglendim. O kadar da kotu degildi ama insan yoruluyor, hele o ayakkabilar insanin ayagini cok acitiyor. Bence izlemesi guzel olup, izlemeyle kalinmasi gereken bir sporumuz kendisi.

Bu arada yine Japonlardan bahsetmeden gecemeyecegim. Her yerde oldugu gibi buz pisti de kimil kimil Japon kayniyordu. Bir ulkenin her yeri mi kalabalik olur. Neyse dedeler vardi bir de buz pateni yapan. Bildiginiz ak sacli dedeler ve super kayiyorlardi. Hele biri nirvanaya ulasmis sekilde kulaginda ipodu gozleri kapali dans ede ede kayiyordu. Yine fotograf cekemedim. Onun yerine benim artistik buz patenli resmimle idare edeceksiniz malesef.

11 Şubat 2009 Çarşamba

Iyilerin Dostu Kotulerin Dusmani Muz Adam

Japonlar tuhaf insanlar. (Hadi canim) Televizyon programlari daha da tuhaf. Erkeklerin kadin kiliginda, insanlarin hayvan, meyve, sebze kiliginda ciktigi, kimi zaman bikinili, mayolu erkeklerin cibil kalip ordan oraya kostugu tuhaf sovlar var mesela. Bu garipp kiliklardaki insanlar, ilkokul 1, bilemedin 2 seviyesinde sacma hareketlerde bulunup izleyenleri gulduruyorlar. Izleyenler de gercekten guluyor ki her kanalda boyle sovlar var. Hayir bizde bile boyle sacma programlar yok. Siz gelismis ulkesiniz, kafaniz calisiyor, robot falan yapiyorsunuz, bunlara mi guluyorsunuz demek istiyorum, diyemiyorum. Gercekten cok garip. Biz yurtta diger dunya insanlari olarak bunlar ne bicim program diye dusunurken, dunyanin icat sampiyonu Japonlar nasil izler bunlari anlam veremiyorum. Misal bu da muz adam. Yoshikolar'a yakin bir sehrin maskotu gibi birsey. Bu sehir muz adamiyla unluymus. Niye Yoshiko dedim. Niye? Muzu mu unlu buranin? Hayir muz adami dedi. Muz adam ne? Boyle bir sacmalik baska nerde var? Evet fotografta bu sacmaliga ortak oluyorum.

Japonlarin parmak arasi takintisini bilirsiniz. Parmak arasi cesit cesit terlik olsun, parmak arasi terlikle giymek icin parmaklari ayri coraplar olsun, bu takintiya hizmet eden pek cok sey var burda. Hersey iyi, guzel de parmak arasi ayakkabi da ne oluyor? Ya da parmaklari ayrik ayakkabi mi demeliydim. Fotograftaki corabin benzeri bas parmagiyla diger parmaklari ayri olan ayakkabi. Ilk turistik bir yerde gormustum turistik amaclarla parmak arasi olayini abartmislar diye dusunup gulup gecmistim. Ama bu sefer disarda bir adamin ayaginda gorunce bir anlam veremedim. Hayir ayakkabiyi giyip uzerine bir de parmak arasi terlik mi giymeye calisiyorlar, anlayamiyorum.

Japonya'da insanlarin hayatlarinin onemli bir kismi trenlerde geciyor. Her yere trenlerle gidildigi ve genelde yolculuklar uzun surdugu icin trenlerde Japonlar uyumak basta olmak uzere turlu turlu seyler yapiyorlar. Uyumaktan sonra sanirim cep telefonuyla ugrasmak geliyor. Burda cep telefonunda televizyon izlemeye kadar hersey yapilabildigi icin, baslarini cep telefonundan kaldirmadan yolculuk eden birsuru insan oluyor. Manga veya kitap okuyan Japonlar da cok yaygin. Koca koca takim elbiseli adamlari manga okurken gorunce insan yadirgiyor biraz. Saclari agarmis amca mesela elinde koca bir resimli kitap ona bakiyor. Hayir gercekten komik. Ben manga okumadigim icin bana mi oyle geliyor bilmiyorum. Sonra bir de oyun oynayanlar var. Yine koca koca takim elbiseli adamlar ellerinde bir adini bilmedigim atarimsi cihaz, cocuk gibi oyun oynuyorlar. Bir de bunlarin hepsini - uyumak dahil - ayakta da yapiyorlar. Oturarak yolculuk etmekle ayakta yolculuk etmek arasinda bir fark yok Japonlar icin. Trenlerde boyle islerle ugrasan Japonlar'in haricinde bir de bizim gibi etrafi suzen cekik gozlu olmayanlar var.

Japonlara boyle yagdiriyorum, anlam veremiyorum ama, ilk baslarda sacma buldugum bazi Japonluklar su an cok mantikli geliyor. Onlari da biriktirip bir gun yazacagim insallah. Simdilik bu kadar, bir dahaki yazimiza kadar Japon kalin.

30 Ocak 2009 Cuma

Japonum, Japonsun, Japon

5 haftalik tatilim boyunca yemek, icmek, gezmekle fazlasiyla mesgul oldugum icin 1.5 ay sonra ancak yazabiliyorum. Gezdim geldim ve gecen hafta da nihayet 2.donem basladi.

Tatilin en ilginc haftasi Yoshikolarda gecirdigim 1 haftaydi. Yoshiko bildiginiz uzere gecen yilki performanslari sebebiyle yilin Japonu odulunu almis bir insan. Ailesi de kendisi gibi olunca cok orjinal bir hafta gecirdim.

Japon evi olunca tabi bir hafta boyunca Japon yemekleri yiyecek olmam sebebiyle endiseliydim. Sabah Yoshiko'lara vardim ve beni fotografta gordugunuz geleneksel Japon kahvaltisi karsiladi. Yosun corbasi, pilav, natto denilen bozulmus fasulyemsi bir yemek, tursu vs.





Bu natto denilen pek kokulu fasulye yabancilar tarafindan yenilememesiyle unlu bir Japon yemegi. Japon degilseniz yemekler hakkinda gelen belki de ilk soru "natto seviyor musun?" oluyor. Ben de lezzetiyle bu kadar unlu! bir yemegi hala yemedigim icin merak ediyordum aslinda. O yuzden Yoshikolar'da ilk sabah gorunce cok sevindim. Gercekten. Neyse baktim tadina. Fotograftaki gibi yapiskan, erimis kasar gibi uzayan degisik bir yemek. Evet bir tattiktan sonra ben de yiyemedim ama o kadar abarttiklari kadar da degil. Bence cig balik daha kotu.




Neyse pilav yerim sorun degil diye dusunurken Yoshi'nin babasi pilavina kurumus kucuk baliklar atti. Burda boyle yemegin ustune bizdeki pul biber veya karabiber misali kurumus balik, balik pulu vs. serpmek cok yaygin. Neyse ben de benim bu ufak baliklari caktirmadan Yoshiko'nun pilavina koydum. Bunlarin disinda yemekler gayet guzeldi. Cok misafirperver insanlardi zaten. Japonlar normalde ekmek yemez benim icin ekmek almislardi mesela. Sonra 1 hafta boyunca annesinin her yaptigi yemegi gayet begenerek yedim. Sanirim bana gore yemek yapti kadincagiz bir hafta boyunca. Cunku bazen Yoshiko'ya ayri bana ayri yaptigini farkettim. Neyse sonuc olarak yemek konusunda hic bir sikinti cekmeyip ustune ustuluk bazilarini cok begenip tariflerini bile aldim.

Yoshikolar ailecek daha once de belirttigim gibi orjinal insanlar. Ilk sabah babasi beni mehter marsiyla uyandirdi. Bir telas gozumu actim. Bir baktim basimda Touru amcam fluduyle mehter marsi caliyor. Inanilmaz komikti. Gecen yil da zaten telefonda Yoshikoyla konusurken, telefona beni de isteyip Japonca sarki soylerdi. Boyle bambaska bir insan kendisi.

Annesi de babasindan geri kalmayacak sekilde super bir insan. Evlerine giderken dik bir yokustan cikiliyor. Ilk tasindiklarinda alisveristen gelince elinde posetlerle bu yokustan cikmak cok zor gelmis Keiko teyzeme. Bir esek alayim, alisverise onunla giderim, ne guzel esyalari esek tasir ben de rahat ederim diye dusunup hayvanat bahcesini aramis esek almak icin. Neyse ki pahali gelmis de almamis...

Bu evlerinin girisi. Sari renkli balkabagi seklindeki bolum, ressam olan babasinin atolyesi. Babasinin resimleri hep balkabagi temali. Sergisinin adi da balkabagi ulkesi. Evin bu balkabagi seklindeki kismini da tabi ki kendisi yapmis.

Yoshikolar'in yasadigi sehir olan Kitakyushu gozlemledigim kadariyla kucuk bir yer. Herkes birbirini taniyor, komsular birbirlerine kendi yetistirdikleri sebzeleri hediye ediyorlar. Beni de carsida pazarda herkese tanistirdilar. Zaten sehirdeki tek cekik gozlu olmayan oldugum icin inanilmaz bir ilgi vardi. Her girdigim yerde fotograf cektirmek istediler. Bu fotograf gibi bir suru bakkalla balikciyla vs. fotografim oldu. Bir suru de hediye aldim. Gercekten cok sicakkanli, cok iyi insanlardi. Japonya'da da buyuk sehir ve kucuk sehir insani arasindaki farki gormus oldum. Keske burda exchange olsaymisim bile dedim.


Yoshikolara 4 saat uzaklikta unlu bir yanardag var. Yoshiko'nun babasinin arkadasi benim geldigimi duyunca ben onlari arabayla yanardaga gotureyim demis. Adamcagiz sagolsun 2 gun boyunca sabahtan aksama kadar bizi gezdirmedigi yer kalmadi.




Bu da iste bizi goturdugu Asosan denilen yanardag. En son 20 yil once ufak bir patlama olmus. Hala aktif oldugu icin etrafinda tastan siginaklar vardi ve icinden cikan gazlar sebebiyle garip bir koku vardi bu bolgede. Hayatimda gordugum en enterasan seydi bu yanardag. Bildiginiz duman cikiyor, patladi patlayacak. Cok guzeldi.

Yilbasi gecesi de Yoshikolar'daydim. Yilbasi Japonlar icin bayram ozelligi tasiyor. Hristiyanlikla ilgili degil, tamamen kendi dinleri Shintoismden gelen bir gelenek.Araligin son gunu kapilara kotu ruhlarin girmesini onlemek amaciyla ozel yilbasi susleri asiliyor. 31 aralik aksami ailecek beraber gecirilip soba denilen spagettiye benzeyen makarnadan yeniliyor. Bu makarna uzun oldugu icin yilbasi aksami yenilirse omrun uzun olacagina inaniyorlar. Daha sonra da o gece veya ertesi gun yani yilin ilk gunu tapinaklari ziyaret gidip dua ediyorlar.



Burasi da cok nezih bir geleneksel Japon yemegi restorani. Kimolu, kisiye ozel bir garsonun hizmet ettigi yine kisiye ozel geleneksel bir Japon odasinda yiyorsunuz yemeginizi. Ilgincti, guzel bir deneyimdi, hatir icin cig balik bile yedim. Evet hala yiyemiyormusum.





Yoshikolarda cok guzel bir hafta gecirdim. Yoshiko'nun ailesine, o sehrin insanlarina bayildim. Japonya'da guneye inildikce insanlar da samimilesiyor galiba. Kyushululari Osakalilardan, Osakalilari da Tokyolulardan daha cok sevdim. En son ayrilirken Touro amcamla Keiko teyzem olene kadar arkadasimizsin artik seni hic unutmayacagiz dediler, duygusal anlar yasadik. Seviyorum Japonlari...