29 Eylül 2008 Pazartesi

Affet Bizi Yoshikooooosaaaan!!

Japonlarla arkadas olmak hani cok zordu? Su an hepsine zaman ayirmakta zorluk cekecek kadar Japonum var. Japonum var, hepsi benim. Ama soyle de bir durum var ki, ortamlarin Yoshikosuyum. Eden bulurmus...Sacma Japon deyimleri veya kufurleri ogretip soylettirip gulen, ahahaha seni diger arkadaslarimla da tanistirmaliyim diyip bir daha kopan, butun Turkler boyle bomba mi diyen Japonlara sahibim. Evet tam olarak Yoshikoyum. hersey iyi guzel, basa gelen cekilir diyip ses etmiyorum ama hakkimda ne konustuklarini tahmin edebiliyorum ya, en acisi o oluyor. Neyse en azindan seviliyorum. Biz Yoshikoyu cok sevmistik, sevmedik mi?..

Evet arkadas bulmak gayet kolay. Misal gecen gun okulun lounge denen salonumsu yerinde Koreli kankam Saemi'yi bekliyordum. Yanima 2 tane Japon kiz geldi oturdu, konusmaya basladik. Sonra telefon numaralarimizi alip verdik. 4-5 saat gecti eve geldim, telefonumda bir mesaj: "ben kukuku hatirladin mi? bugun loungeda konusmustuk."
Bu mesajdan sonra seni nasil unutabilirim ki sevgili kukuku?

Yurtta kalan exchange ogrencilerin Japon aile hayatini tanimasi amaciyla okulun "Home Visit Family" diye bir programi var. Her ogrenciye birer aile bulunuyor, ogrenciler bu aileleri arada bir ziyaret ediyorlar. Ben de kendi aileme dun gittim. Kapiya "Hello Begum" yazisi asmislar, bir suru ugrasmis hazirlik yapmislar. Sushiler, okonomiyakiler, tatlilar. Bir de pasta almislar kutlama yapmak icin, cok duygulandim. Cok tatli insanlar. Klasik Japonlar gibi her dedigine hee evet super de demiyorlar, samimi insanlar. Kac kere yanlis soyledigim kelimelere gulduler, duzelttiler falan. Hele anneanne bombaydi. Yemek yerken niye bu kadar yemek var onemli birsey mi var neyi kutluyoruz dedi. :) Samimi davranan, dogruyu soyleyen Japon bulmak zor, bu aile konusunda da cok sansliyim yani. Bir de yemek yeme kismi olmasa. Sushi yiyemedim mesela anladilar sevmedigimi. Neyse alisiyorum yine de. 2 tane de kizlari var. Biri bizim okulda, ablasi da benimle yasit. Cok kafa kizlar. Gozlerime bayildilar buyuk olmasi sebebiyle. Makyaj yapmak istediler buyrun yapin dedim. Donuste de gec oldu diye yurda kadar arabayla biraktilar.


Bu Japonlar her yerde uyuyor. Trende uyuyanlara zaten artik cok alistim. Trene bindikten 30 saniye sonra uyumus oluyorlar. Bu nasil uyuma azmidir anlamadim. Kutuphanede rahat rahat kitap oku diye puf puf koltuklar var. Gecen bir Japon boylu boyunca uzanmis horul horul uyuyor. Sanki adam evinde yataginda yatiyor, oyle rahat.


Dun de okulda study abroad fuari vardi. Ben de Bogazici temsilcisi olarak Turkiye masasinda ulkemizi tanittim. Aslinda amac okulu tanitmakti ama Japonlar Turkiye'ye degisim ogrencisi olarak degil seyahat amacli gelmek istediklerini soyleyince Turkiye'yi anlattim hep. Kutuphaneden Lonely Planet'in Turkiye kitaplarini bulmustum, onlardan resimler gosterdim, internetten tanitim videosu izlettim falan cok hoslarina gitti. Zaten hic bos kalmadi masa, cok yoruldum. En cok sorduklari soru "Turkiye soguk mu?" oldu. Hayir efendim kutuplarda yasamiyoruz biz dedim. "Turkiye guvenli mi?" de cok sorulan sorulardan biriydi. Tek basinayken ve geceleri guvenli degil dedim. Yalan mi?

Tanitim sonunda cok mutlu ayrildilar masadan, Turkiye hakkinda cok olumlu dusunduklerini mutlaka gitmek istediklerini soylediler. Tabi Japon bunlar, gercekten boyle mi dusunuyorlar, bilinmez.


Tanitim icin kutuphaneden aldigim Turkiye kitabinin bazi bolumleri beni benden aldi. Misal Turkiye'de iceceginize dikkat edin, ilac atilmis olabilir yaziyor. Bir de altina Nuri Alco fotografi koymuslar. Yok o kadar da degil de olsa super olurmus. Ayrica Turkler ulkeleri hakkinda cok gururludurlar, Turkiye'yi nasil buldunuz diye sorarlarsa "cok guzel" diye cevap verin yaziyordu. Hem de "cok guzel'i Turkce yazmislar.

Bugunun ozlu sozu burundan kan gelmesi. Evet efendim bu Japonlar, bizim "agzinin suyunun akmasi" seklinde bildigimiz cok fazla begenme anlamina gelen deyimi, burnundan kan gelmesi seklinde kullaniyorlar. Bu Japonlari hicbir zaman anlayamayacagim.





24 Eylül 2008 Çarşamba

Her Gun Ekinoks Olsa...

Evet artik zafer isareti ( Japonlarin "piisu" yani peace dedikleri baris isareti) yapmadan fotograf cektiremiyorum. Mutluyum, huzurluyum, en cok da Japonum.














Bugun gece ile gunduzun esit olmasi sebebiyle tatildi. Ben de her Turk gibi hemen en uzun gece ve en uzun gunduzde de tatil yapiyorlar mi diye merak ettim, hayir efendim yapmiyorlarmis.


Biz de gece ile gunduzun esit olmasini kutlamak amaciyla Osaka Akvaryumu'na gittik. Dunyanin dort bir denizinden su canlilarini toplamislar. Fotograflarin biri kopek baliklari kismindan digeri de penguenler.





Her sey boyle guzel degil tabi bu akvaryumda. Bunlar da Japon Denizleri'nin derinliklerinde yasayan orumcek yengecler.










Bu da Turkce "tembel hayvan" olarak bilinen, aslinda suda yasamayip akvaryumda ne isi var diye merak ettigim son derece agir kanli bir hayvan. Suzule suzule, hareket etsem mi etmesem mi diye dusune dusune bir hal olan mulayim birsey.







Bu son ve en guzeli. Isikli deniz anasi turlerinden biri.


Osaka, liman sehri olmasina ragmen geldigimden beri denizi henuz gorememistim. Bugun nihayet gordum. Deniz kenarinda oturup ayaklarimizi denize sallandirmak istesek olmaz, korkuluk koymuslar. Ne anladim ben o denizden.





Dunyanin en buyuk donme dolabi oldugu iddia edilen donme dolaptan bir Osaka manzarasi.







Turk Havayollari reklamindaki Turkiye tanitimini gorup gurbet hasretiyle hemen yaninda fotograf cektiren 3 Turk.




Tavsan kiliginda okul servisi. Servisler genelde boyle hayvan kiliginda. Cocuklar okula gitsin diye neler yapiyorlar. Iclerinde de kafalarina ayni tavsanli sapkalardan takan ufacik cocuklar oluyor. Japonun cocuk halini dusunun, oyle ufak.






Burasi hergun okula gidip gelirken onunden gectigim tapinak. Soylentilere gore hayaletliymis. Oda arkadasima gore aksam ezanindan sonra buradan gecmemek gerekiyormus. Yine de tapinak hayaleti olduguna gore tanri olmasi muhtemelmis.

Gecelerin uzamaya basladigi bugun Japon saatli maarif takvimine gore koyulmasi makbul olan isim "Pooh-san"mis . Evet Japonlar Winnie the Pooh'a Pooh Bey manasina gelen "Pooh-san" diyorlar. Japon dedim, yine Japon dedim...

15 Eylül 2008 Pazartesi

Yaslilara Saygi Gunu Tatili

Bugun Yaslilara Saygi Gunu dolayisiyla tatildi. Ben de bu uzun haftasonunu Japonya'nin ilk baskenti olan Nara'da gecirdim. Yurttan Japon arkadasim Eriko bizi Nara'daki evine davet etti. Tabi hemen kabul ettik ve koyulduk yola. Nara bulundugumuz yere trenle 1-1.5 saat uzaklikta olan turistik bir sehir. Nara'ya oglen sicaginda vardigimiz icin sokak sokak dolasmak yerine klasik Japon genci eglencesi olan game centerlarin birine girip yine purikura yapip, oyun oynayip, oyuncak kapmaya calisip hicbir sey kapamadik.


Nara'da tapinaklar, geyikler, parklar birbirine cok yakin ve yuruyerek gidilebiliyor hepsine. Yolda da enterasan dukkanlar var. Mesela bu resimdeki "yomogomochi" isimli pirincten yapilip icinde mercimek mi fasulye mi ne olan leblebi tozu gibi birseye bulanmis yesil bir tatli. Japonya'da ilk defa bir yiyecege bayildim, cok lezzetli. Satilan yerde amcalar hayt huyt diye bagirarak yapilisini gosteriyorlardi, videoda izleyebilirsiniz.






Burasi da ayni gunun aksami duzenlenen festivalin oldugu yer. Festival bu golde olen bir kiz hakkindaki efsaneyle ilgili ama Japon arkadaslarim da tam olarak ne oldugunu bilmiyorlardi. Ejderhali, atesli matesli 2 kayikla golu boydan boya dolasip muzik falan caldilar. Cok kalabalikti.






Bunlar da festival alanindan goruntuler. Biri okonomiyakici, digeri Japonya'da Japon baligi tutmaca fotografi.







Burasi Nara Park'i. Nara'da geyikler milli miras kabul ediliyor ve Hindistan'in inekleri gibi her yerde salina salina dolasiyorlar. En cok bulunduklari yer ise bu park. Super guzellikteki parktan resimler.
Bu da cok tatli kuzucuk Japon cocugu. Yirim.









Bu da Toudaiji Tapinagi'na giden yol uzerindeki geyiklerden bir tanesi. Evet biraz korktum.








Yol uzerindeki "dikkat geyik cikabilir" uyari levhalari.














Toudaiji Tapinagi 710-794 yillari arasi Nara doneminde insa edilmis. Budist mimarisinin yapi taslarindan kabul edilip dunyanin en buyuk ahsap yapisi. Icindeki Buda da 20 metre yuksekliginde olup Japonya'nin en buyuk Budasi. Giriste yine once sol sonra sag olmak uzere eller yikaniyor.Ana binaya gelmeden sag ve sol yanlarda iki tane korkunc heykel var. Icerde de buda heykelinden baska cesit cesit korkunc heykeller var. Bunlar kotu ruhlari korkutmak icin sanirsam.




Bir de icinden coluk cocugun gectigi bu delik var. Buda heykelinin burun deligi genisligindeymis. Icinden gecersen 1 yil boyunca mutlu oluyormussun.





Tapinaktan cikinca yine okonomiyaki yemeye gittik. Karisimini yanimizda hazirladi garson, boylelikle mudahale edip balik pullari koydurmadim ve cok lezzetli oldu. Yesil tatlidan sonra ilk defa bir Japon yemegini bayila bayila yedim. Ya da alisiyorum mudur nedir?









Bu da restoranin klozeti. Yine yuksek teknoloji Japon klozeti. Dugmelerde resimler var. Ayrica yeni bir dugme kesfettim bu sefer. Sifon sesi cikariyor. Utanirsan cikardigin seslerden diye boyle bir cozum dusunmusler. Bizim okulda da var bu fonksiyon. Japon dedim.






Burasi da sushi restorani. Masalarin yanindan gecen yuruyen band uzerinden istediginiz yemegi kapip masaniza koyuyorsunuz. Bitince baska kapiyorsunuz. Bu boyle devam ediyor. Kapmak eglenceli. Pismis balikli sushi yedim. Idare eder. Cheese cake ve sweet potato diye adlandirilan tatli patates ise superdi.


Bu da arkadasim Eriko'nun ailesi. Cok misafirperverdiler. Japonlari seviyorum galiba.
Nara gezimizin sonuna gelirken kapanisi Osaka Namba'da cekildigimiz gereksiz ve bir o kadar sacma purikura resimleriyle yapmak istiyorum. Iyi seyirler...

13 Eylül 2008 Cumartesi

Purikuraaaa

Biraz once unlu Japon eglencesi karaokeden geldik. Turkiye'deki gibi bir sarki 59 kisi tarafindan soylenip bir yandan gobek atilmiyor. Herkes efendi gibi sarkisini soyluyor. Sarki listesinde yok yoktu. Sertab Erener'den "Here I am" i bile soyledim. Bu Japon kizlarinin sesi ince oldugu icin konusurken insanin kulagini tirmalasa da sarki soylerken baya guzelmis. 1 Koreli, 2 Japon, 1 Jamaikali, 1 Amerikali ve 3 Turk'un bulundugu bu karaoke ortaminda muhtesem sesimle Turkiye'yi en iyi sekilde temsil ettim. Evet bir daha benimle gitmek istemeyecekler. Ayrica bisiklet muhtesem birseymis. Bu saatte nasil doneriz, taksi bulur muyuz derdimiz olmadi hic .Bisikletimizle havadar havadar donduk.



Bugun burdaki ilk orucumu tuttum. Pinar, Onur ve Ugandali bir cocuk da tutmus. Beraber iftar yaptik. Iftari yemegimizde Japon Eriko ve Amerikali adini bilmedigim bir kiz daha vardi. Ugandali cocuk ulkesinden aliskanlik sulari hala burda da kaynatip iciyormus.










Dun de Koreli ve Japonlari toplayip Turk kahvesi yaptim. Begenmediler galiba cunku bugun de teklif ettigimde icmek istemedi hicbiri.









Ayrica Turkiye'den getirdigim 5 paket cekirdek stogumun 1 tanesini bugun itibariyle yemis bitirmis bulunuyorum. O kadar da kiymetini bile bile yiyorum yine bitiyor yine bitiyor. Bana cekirdek yollayin. Bir de salca.


Bu da dun cektirdigim ''purikura'' resmim. "Purikura", "print club"in Japonca'sinin yani "purinto kurabu"nun kisaltilmisi. Burda heryerde telefon kulubusine benzer, rengarenk, suslu cicekli bocuklu fotograf kabinleri var. Iceri girip 400 yeni para deligine atip 2 dakika icinde poz poz fotograflar cekiliyorsun. Daha sonra bunlara fon,dekor vs. secip, uzerlerine yazi yazip resim falan cizebiliyorsun. Tabi bunlarin hepsi hiphizli, 5 dakikanin icinde filan bitmesi gerekiyor. Bu yuzden anlamaya ugrasmak yerine bir Japonla gidip sadece poz verip gerisini Japonlara birakmak en iyisi. En sonda da makina etiket olarak resimleri cikarip bazisini da telefonunuza e-mail olarak gonderiyor. Ben de dun 2 tane Japon'u kaptigim gibi aldim solugu purikurada. Denemek lazim, garip bir Japon eglencesi daha.


Gunun keki olarak gelelim bana. Bugun Japonca dersinde assignmentimiz 4'er kisilik gruplar olusturup, bir konu hakkinda tartisip, konusulanlari sinifa ozetlemekti. Bizim grupta da 3 Amerikali vardi. Hoca grup sozcusunun konusulanlari sinifa ozetleyecegini soyledi. Bu Amerikalilar hemen isaret parmaklarini burunlarina goturduler. Dedim ne is? Sen grup sozcusu oldun dediler. Vay efendim parmagini burnuna en son goturen sozcu olmak zorunda kalirmis. Ben nerden bileyim bunlarin sacmasapan adetlerini. Boyle bir guzel keklediler beni, ben de ingilizce tartismaya usendigim icin pasa pasa yaptim sozculugumu.


Ve mikrofonu ipek sesiyle kulaklarimizin tozunu alan Saemi'ye birakiyorum.



12 Eylül 2008 Cuma

Kyoto Yollari Tastan

2 Eylul'de oryantasyon basladi ve 1 hafta surdu. Okul herseyi ayagimiza getirmis, banka hesabini bile okula gelen bankacilar araciligiyla actik. Derslerimi de 2 Japonca 1 marketing 1 de entrepreneurship olarak sectim. Kep atip mezuniyet balosuna katildiktan sonra hala derslere gidiyor olmak tam bir eziyet. Ustelik arkada oturayim uyuyayim da yok katilim ve grup calismasi istiyor bu hocalar. Neyse oryantasyon ve kaydin ardindan acilis konusmasi vardi. Bayragimizi salonda asili gordugumde cok duygulandim. 1 haftada bu kadar ozlenmez ki demeyin gurbet zormus.



Okulda toplam 435 tane exchange varmis. 255i Amerikali. 50ye yakini da Avustralya, Kanada, Ingiltere gibi ulkelerden geldigi icin herkes gevrek gevrek Ingilizce konusuyor. 2 yildir ogrendigim Japonca'yi yillardir ogrendigim Ingilizce'den daha rahat konustugumu farkettim. Bu da okulumuz. Buyuk bayagi guzel ama tabi manzarasi yok. Bogazici'nin yerini tutar mi?






Acilis konusmasinin ardindan acik bufe yemek vardi. Bayagi ozenmisler hersey vardi ama tabi hepsi Japon yemegi deniz bocugu. Sadece meyve ve dondurma yedim. 3 tane Japon kizla tanistim. Burda Turkiye diyince bir sevindirik oluyorlar. Cok gormek istediklerini soyluyorlar. Bu 3 kiz da oyle soyledi. Ama basimizi ortmemiz gerekiyor mu dediler. Hayir dedim su halinizle gelebilirsiniz ben de boyle geziyorum.


Ayrica okula gidip gelirken kullanmak icin 7000 yene 2. el bir bisiklet aldim kendime. Burda bisiklet trafigi cok yogun. Her yere bisikletle gidiyorlar, ozel bisiklet parklari var. Ama bisiklet motorsikletle ayni kurallara tabi, bisikletle verilen ehliyet misali kagidi hep tasimak gerekiyor.






Ertesi gun Pinar'la 7 aydir Japonya'da olan Tugrul'la bulusmaya Osaka'nin Taksim'i olan Shinsaibashi ve Nambaya gittik. Ilk gidisimiz oldugu icin kaybolduk. Cep telefonu da olmayinca bir turlu bulusamadik. Sonra istasyon gorevlisi bizi bir internet kafeye goturdu orda Tugrul'un cep telefonuna mail attik da oyle bulusabildik. Bu sirada internet kafeci teyze bize kasla goz arasinda bir form doldurttu uye yapti galiba bizi. Burda nereye gidersen git bir daha gel diye uye karti gibi birsey doldurtuyorlar. Bir dahaki gelislerin indirimli oluyor. Magaza-musteri iliskisine inanilmaz onem veriyorlar. Ayrica burda restoranlarin kafelerin onunde hep 3-4 sandalye oluyor. Genelde icerde yer olmuyor sirada oturarak beklesinler diye. Insanlar da gercekten oralarda oturup dakikalarca sakin sakin bekliyorlar.


Namba cok kalabalik bir yer. Bir suru magaza, game center ve pachinko dedikleri kumarhanelerden var. Oyle bakina bakina yururken bir baktim Turkish Ice Cream yaziyor, Doner yaziyor. Amanin annemi gormus gibi sevindim. Burda Turk Dondurmasi cok unlu. Biz de hemen birer dondurma aldik. Yalanci Maras dondurmasi nasil olsa Japonlar anlamiyor diye satiyorlar ama biz yemedik tabi hemen farkettik. Sermayem olunca Japonya'ya kumpirci acacagim dusuncesiyle piyasayi bir yoklayayim dedim. Isler supermis hakkaten. Bir de bize bir Turk lokantasi tarif ettiler, bayramda gitmeyi dusunuyoruz.


Bu Japonlarin moda anlayisini anlamakta gercekten zorluk cekiyorum. Kisacik etek veya sortla jartiyer giyip altina kislik cizme giyenler mi ararsin, kat kat dolabindaki herseyi ustune gecirmisler mi ararsin hepsi var. Zaten uyum sifir, tuhaf renklerde topuklu ayakkabilar giyip bir garip yuruyorlar. Neden boyle kat kat giyiniyorsunuz diye sordum bir Japon arkadasa karar veremeyip hepsini giyiyoruz dedi. Japon dedim.



Erkekleri zaten ayri bir dunya. Saclar bakimli, boyali, rofleli, kollarinda her renkten kiz cantalari, kafalarinda kiz tokalari, oje surenleri bile var. Ayrica burda gercekten kizlar teklif ediyormus. Resimde sagda bulunan sari turuncu sacli insan Japon erkegi.





Sonraki gun Japon ogrenciler biz exchangeleri Kyoto'ya goturdu. Japon ogrencilerle eslesmek icin sirada bekleyip bir yandan Pinar'la Turkce konusurken arkamizdaki bize benzeyen kiz nerelisiniz dedi. Bu sahneyi daha once de ayni yurtta kaldigimiz Onur isimli Turk olup Amerika'dan gelen cocukla yasamistik. Neyse bu sefer bu bize benzeyen esmer kiz Turk cikmadi Arap cikti. Misirliymis, adi Diana cunku babasi Isvecliymis. Kiz bizi ariyormus acilis konusmasindan beri. Turkiye'den gelen 2 kisiyi her yerde aradim sonunda buldum dedi..


Kyoto'da uzerinde kimono veya yukata denilen yazlik kimonoyla dolasan pek cok teyze gorduk. Turistik sebeplerle degil bildiginiz normal kiyafet olarak giyip geziyorlar sokaklarda.






Kyoto'da Japonlar bizi once bir yere yemek yemeye goturduler. Makarnanin kalini olan tavuklu Udon yemek istedimse de uzerine serptikleri balik pullari sebebiyetiyle yine yiyemedim yine yiyemedim. Evet bunu yiyebilirim super dedigim herseyin uzerine garip bir sos balik pulu vs. koyup butun istahimi kaciriyorlar.






Yemegi masanin ortasinda bulunan firinimsi seye dokuyorlar, herkes ordan yiyor. Ayrica evet hala cubuklarla yemeyi ogrenemedim.


Yemekten sonra Dunya Miras Listesinde bulunan Kiyomizu Tapinagi'na gittik. Tapinaga gidis yolunda pek cok rengarenk magaza var. bu magazalarin birinde beles dagitilan Japon lokumu gibi birsey yedim. Guzeldi. Inanamadim begendigime.






Ayrica giderken kocaman bir heykel gorduk uzaklarda. Bu ne diye sordum Japonlara. Hic biri bilmiyordu. O kadar kocaman heykelin ne oldugu nasil bilinmez!

















Yolda gercek bir geysa gorduk. Zavalli bir Japon'un cektigi fayton tarzi bir arabada beyiyle gidiyordu. Fotograf cekebilir miyiz diyince hemen poz verdiler.









Neyse efendim sonunda unlu Kiyomizu tapinagina vardik. Cok guzel hatta muhtesem bir yer. Ormanin icinde, sessiz , kusun bocegin ottugu manzarali bir tepeye yapilmis. Iceri girerken kapidaki ejderhali suyla eller yikaniyor.






Ayrica evet artik fotograf cekilirken zafer isareti yapiyorum. Japon olmak kolay degil.








Iste size Buda. Yaninda da ben. Arkamda gordugunuz yerde iceri girip cani calip ellerini birlestirip dua ediyorlar. Cani bir daha calinca dualari bitmis oluyor. Bir de bir kutu var disarda. Icinde uzerinde dilek yazan tahtalar var. Biri mesela cocuk istemis. Kutu dolunca bu dilekler nereye gidiyor sorum cevapsiz kaldi.






Burdan akan sudan cezvemsi seylere su doldurup iciyorsun. Sifali suymus. Zem zem suyu misali. Ictim ben de bu yil bir daha hasta olmam belki.














Kiyomizu Tapinagi'ndan sonra adini bilmedigim bir Shintoist Tapinagina gittik. Budist tapinaklarina "otera" , Shintoist tapinaklarina "cinca" diyorlar. Kocaman afis misali beyaz bezlerde bu sene sanssiz olan yaslar yaziliydi. 15-20 tane yas yaziliydi. 3 tanesini kirmiziyla yazmislar. Onlar en sanssizlarmis. Bu yaslarda olanlar tapinaga gelip dua ederlerse birsey olmazmis.




Bir mistik gezimizin daha sonuna gelirken buyuklerin ellerinden kucuklerinden de gozlerinden operek yurdumuza donduk.